Kırmızı eteğimle yürüyorum sadece, siyah da bir sandaletim var ayağımda. Yağmur yağıyor bardaktan boşanırcasına. Siyah, uzun, bedenini saran bir elbiseyle…
Yoldaki su birikintilerinin arasında zikzak çizerek ilerliyordum bisikletimle. Yüzüme yüzüme esen rüzgâra inat, pedallara daha sert basıyordum. Karşıdaki irili ufaklı…
Bir lanetim var. Sabahın beşinde, doğduğum andan itibaren peşimi bırakmayan bir lanet, bir uğursuzluk benimle beraber gelen. Şans ve şanssızlık……
Günahkâr mıyım ben şarkı söylediğim için veya dans ettiğim için? Tenimin bir kısmının gözüktüğü eteği giydiğim için? Duyduğum sözler iltifat…
Size bir insanın içindeki masumiyetle şeytanlığın dansını anlatayım mı? Hem masumiyet hem şeytanlık olur mu demeyin. Olur. İnsanların içinde hem…
1. Her sabah, daha gün ışımaya başlamadan kalkıp ziyarete gidiyordum. Bu sabahki gibi. Kara ayakkabılar giyinerek. Bağcık mesaisinden sonra, doğrulduğum…
Dudaklarımda aşkın ilahisi, Senin için söylüyorum. Sen kalbimdeki dua, Sen kalbimdeki yara, Kapanmadıkça bu yara, Düşmeyecek dudaklarımdaki, Aşk ilahisi, Kalbimdeki…
Her şeyi unutup köşedeki kafeye kendimi attım. İçerisi her zaman ki gibi kalabalıktı ama neyse ki sevdiğim masa boştu. O…
Mutsuzluğun dibinde, güneşin içinde, yatağımın en kenarına kıvrılmışken uyanıyorum. Emaneten yatıyor gibiyim bu yatağa, canım istemiyor geniş yatağın tadını çıkarmayı….
Bir şeyler yazmam gerek. Nasıl şeyler? Düşüneyim. Sıradan ama saldırgan. Gerçekte olmayan ama oldurgan. Bütün gün evde dolanarak ne yazacağımı…