https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

– Koy koy koy koy …

– Tamam mı?

– Koy ağabey koy. Ben diyeceğim sana dur diye.

– Lan oğlum aç karnına başıma bela olmayasın sonra…

– Amma caz yaptın be ağabey! Bir kere de uzatmasan. Eee kimler gelecek başka?

– Kimse.

– Nasıl kimse?

– Biz bize işte be oğlum. Kardeş kardeşe muhabbet etmeyelim mi ara sıra?

– Ooo ağabey! Yok soğudum ben şimdi. İşin rengi değişti bak. Kesin bir karın ağrın vardır senin.

– Konuşacağız dedim oğlum! Ne öyle dırdırlanıyorsun hemen?

– Yok ben konuşmayacağım ağabey. İstemiyorum. Valla konuşmayacağım. Ben gidiyorum.

– Paçana ettirtme şimdi. Büyük sözü dinle lan biraz. Hadi canım kardeşim gel. Hıı şöyle otur masaya.

– Ne büyüğü be ağabey … Buz ver bari buz. Başka türlü çekilmez. Ne oldu söyle?

– Yahu önce bir havadan sudan konuşulur sonra konuya girilir. Ne odun adamsın sen ya. Hep böyleydin zaten. Hemen “Hadi söyle, hadi söyle.”

– Ne alakası var be ağabey? Hadi uzatma da söyle.

– Canım kardeşim evlenmen lazım artık senin. Geldin kırkbeş yaşına. Böyle sürmez bu hayat. Hep aklımız sen de kalıyor.

– Size ne ağabey benim hayatımdan. Ben böyle iyiyim. Keyfim yerinde. Her hangi bir sıkıntım da yok.

– Ulan salak çok mu derdimdi senin hayatın. O arayıp sormadığın anan var ya kahroluyor her gün. Sana diyemiyor ha bire beni arayıp “Ne olacak bu çocuğun hali?” diye bana ağlıyor. Kadıncağız insan içine çıkamaz oldu senin yüzünden.

– Ne alaka be ağabey!

– E oğlum evlenmiyorsun. Elalemin ağzı torba değil ki büzesin.

– Elalem ne karışır ya. Ciddi misiniz siz? Kaçıncı yüzyıldayız ağabey. Millet uzaya füze atarken, siz bunlarla mı uğraşıyorsunuz?

– Evet efendim beğenemediniz mi? Sanki kadın belanı istiyor. “Oğlum evlensin.” diyor. Ne var bunda?

– Ağabey sen evlisin de benden daha mı iyi durumdasın?

– Tabi lan neyim varmış benim?

– Neyin yok ki ağabey. Yengem içinden geçiyor her gün.

– Yo kim demiş? Ben karımı çok seviyorum bir kere.

– Hı hı seviyorsun ağabey. Daha geçen ay kapının önüne koyulduğunu ne çabuk unuttun. Gecenin bir yarısı kapıma dayanan sen değil miydin?

– O başka oğlum. Hem hak etmiştim o zaman ben.

– Neyi hak etmiştin ağabey? Alt tarafı eve gece yarısından sonra gitmiştin. Yılda bir kere okul arkadaşlarınla buluşman var zaten. El insaf!

– Sen bırak şimdi bizi. Eee var mı ciddi düşündüğün biri?

– Yok ağabey. Ne yapacaktın?

– Nasıl yok ya? Genç adamsın sen. O zaman Saadet Hatun haklı. Bak işkillendim şimdi birden. Lan bir derdin mi var yoksa?

– Off be ağabey. Haydariyi uzatsana.

– Lafı değiştirme lan. Bak oğlum bir şey diyeceğim şimdi ama öyle hemen celallenme. Önce bir sakin sakin dinle.

– Peki yumurtla bakalım.

– Bir kız varmış.

– Amannn

– Dur lan. Kız çok güzelmiş. Ev kızıymış. “Evlenip yuvamı bilmek istiyorum.” diyormuş.

– E bilseymiş ağabey. Ben mi engel olmuşum?

– Bırak lan zevzekliği. Bak ne güzel işte. Hayatın düzene girer. Yemeğini yapar, çamaşırını yıkar, yolunu gözler. Hem çocuklarınız da olur. Fena mı? Oğlum çocuk sevgisi bambaşka bir şey.

– Ondan mı ne zaman görsem Efe’yi şikayet ediyorsun ağabey. Çocuğun ergenliğine bile katlanamıyorsunuz.

– Oğlum ergenlik deyip geçme öyle. Herif günde üç öğün böğürüyor. Bıktım lan okula çağrılmaktan. Eşek sıpası perişan ediyor bizi.

– E bir de bana “Çocuk güzel şey.” diyosun ağabey. Bir dediğin diğerini tutmuyor.

– Lan çocuk güzel şey tabi. Ne malum seninkinin bizimki gibi yaratık olacağı. Ne dersin ha? İsteyelim mi kızı?

– Çüş ağabey çüş. Tanımam etmem. Ne istemesi. Hem tipim değil zaten.

– Ulan tipini gördün mü sanki? Güzelmiş diyorum ya sana.

– Kalamar tabağını uzatsana ağabey. Yetişemiyorum.

– Başlatma lan kalamarına.

– Yok ağabey yok. Annemin zevkini bilirim ben. Çıt kırıldım bir şeydir. Hem ev kızı istemem ben. Yapamam öyle biriyle.

– Ne o beğenemedin mi? Nasa’da nükleer fizikçi mi olacaktı? Sen nesin lan pabucumun kenarı! Akademiye gideceğim diye tutturdun, daha kağıda çizdiğin bir resmi bile gören yok.

– Öyle hafife alınacak şey değil benim mesleğim. Sanat bu ağabey. Hem ben işin danışmanlık kısmındayım. Sanat Danışmanıyım ben. İnce ruhlu insanım yani. Evlenmem için âşık olmam lazım.

– Becerip de bulsaydın o zaman bir tane. Tipi değilmiş de, ince ruhluymuş da… Bir yuvan olsun oğlum. Karta çıktın artık. Hem amca olamadım lan senin yüzünden. Âşık olmadan evlenemezmiş… Ulan aşk diye bir şey var mı sanıyorsun sen? Belki ilk bir iki ay. Bilemedin en fazla üç ay.

– E hani sen yengeme âşıktın ağabey?

– Ulan it. Laf cambazlığı mı yapıyorsun bana. Kaç kişi âşık olduğuyla evlenmiş hem?

– Niye öyle diyorsun be ağabey? Hani üniversitede bir kız arkadaşın vardı. Alev. Hatırlasana. Ne aşktı be sizinki. Her sabah motorla Üsküdar’a geçip onu alır sonra tekrar karşıya geçerdiniz birlikte.

– Değil mi ya! Ahh ahh. Gençlik güzeldi be oğlum.

– Ya “Ahh ahhh!” Niye almadın Alev’ciğini o zaman?

– Saadet Hatun istemedi ki. Hem o kadar rahat kız bizim aileye olmazmış. Yakışık almazmış.

– Aklın kalmadı mı peki?

– Kalmaz mı! Hâlâ düşünürüm zaman zaman. Lan bildiğin şeyleri ne tekrarlatıyorsun bana? Konuyu karıştırma.

– E ağabey onu diyorum işte. Ben de senin gibi mi olayım? Sırf annem mutlu olsun diye görücü usulüyle mi evleneyim?

– Ağabeyinim lan ben senin. Nasıl konuşuyorsun benimle?

– Anladın sen ağabey. Karambole getirme şimdi lafı. Doldurayım mı?

– Doldur doldur.

– Yengem laf etmesin sonra?

– Kimse laf edemez bana.

– Hem sonra bak şu halinize.

– Ne varmış lan halimizde?

– Hep tartışıyorsunuz yengemle. Çocuğu da aptal ettiniz. Kimi tutacağını şaşırdı garibim. Her kavganızda olan ona oluyor. Ne kadar sakindi, zekiydi oysaki. Şimdi hem asabi hem tembel. Üniversite falan da kazanamaz bu gidişle. Acil toparlamanız lazım kendinizi.

– De me ya! O kadar mı kötü durumda benim evladım. İyi baba değil miyim ben yani?

– Ağabey çocuk dediğin ilgi ister. Tamam beni düşündüğün için sağol ama ben bakarım başımın çaresine. Sen asıl Efe’yle ilgilen. Ergenlik mühim konu.

– Doğru diyorsun lan? Sigaran var mı sigaran?

– Bıraktım.

– Hadi ya aferin. Ben paketi de artırdım.

– Dediğim gibi ağabey. Evlilik o kadar da iyi bir şey değil aslında. Hem sağlığını da almış elinden. Baksana şu haline gözlerinin altı mosmor.

–  De me lan mor mu? Çok mu yaşlandım ben yani? Karı dırdırı, çocuk vırvırı, iş, güç derken çöktüm demek ki. Göbeği de saldım iyice.

– Aynen ağabey. Kaç duble oldu senin?

– Bu dördüncü.

– Ooo ne yaptın sen ağabey? Bu kadar hızlı içilir mi?

– Bırak hızlıyı yavaşı. Çok mu kötü gözüküyorum sahi?

– Yani…

– Kötü gözüküyorum yani öyle mi?

– E yani…

– Her şey bana bakıyor da ondan. Dayanabilir mi insan? Ah be oğlum ben işten de bıktım. Şeytan çek git diyor buralardan ama nerede! Hep pilot olmak istemiştim oysaki.

– Neden olmadın peki?

– Oğlum bak deli etme beni. Bilmiyorsun sanki. Saadet Hatun işletme okuttu ya geleceğin mesleği diye. Sen o konuda da direttin tabi. Ohh. Burnunun dikine gittin. Ne yapayım ben de gönlü olsun diye hep kabul ettim.

– Ohoo ağabey sen uçmaya başladın iyice. Benle ne ilgisi var konunun. Direnseydin sen de madem. Vallahi benim bir suçum yok.

– Ahh ahh kendim için yaşayamadım ben. Aslında hemen çocuk yapmak da istememiştik biz ama Saadet Hatun torun isterim diye tutturunca biz de ne bilelim erkenden aldık kucağımıza.

– İyi de sizin hiç suçunuz yok mu ağabey? Kuzu kuzu dinlediniz her söyleneni.

– Nasıl oluyor lan bu bekarlık? Güzel bir şey mi? Hatırlatsana bana bir.

– Sen beceremezsin ağabey.

– Niye lan?

– Senin için çok geç artık. Yıkıp dökmek olmaz bu saatten sonra. Boyun kadar oğlun var. Hem yengem iyidir her şeye rağmen.

– Demin gömüyordun ama yengeni? İçimden falan geçiyormuş her gün öyle dedin…

– Yok ağabey tövbe. O lafın gelişi…

– Yok yok asıl doğru olan o. Boş ver lan evlenme. Unut dediklerimi. Gününü gün et. Keyfine bak. Hayatını yaşa. Ben böyle adam mıydım be! Hay benim aklıma edeyim.

– Ağabey, ağabey toparlan gözünü seveyim.

– Bırak lan beni hain.

– Ağabey hadi kalk gidelim. Gözünü seveyim yengemi kızdırmayalım. Önce işkembeciye uğrarız. Hem sen de açılmış olursun biraz.

– Bırak lan beni bırak. Ağabeyine başlatma şimdi. Yalnız kalacağım ben burada. Kendimle baş başa. Yapayalnız.

– Yok bırakmam. Hadi bir yüzünü yıkayalım.

– Gelmiyorum ya. Düş yakamdan. Bundan sonra böyle. O yengene de benden selam söyle.