https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Güzel mi güzel, bereketli ve çiçekli bir bahçedir erdem. Asık suratlıların değil asla, yaşama sevincini tadanların ovasıdır.

“Çok düşünme delirirsin,” sözüyle büyümüş olmanın yan etkisi olabilirdi bu; verandaya uzanan çiçekleri basmış tırtılları fark edip endişeyle izlerken dayanamayıp birini avcunuza alırsınız ve o an fark edersiniz ki tüm bahçeyi karanlık tırtıllar istila etmiştir. Avcunuzdaki tek tırtılı izlemekten herhangi iç bunaltıcı, iğrendirici hisse kapılmazsınız ihtimal ancak gözlerinizi tekrar bahçeye diktiğinizde insan ister istemez kaygılanır, kaygılanmalı.

Delik deşik olmuş çiçek yaprakları, ağaçların üzerinde kıvrılan çubuğumsu canlılar önlerine ne gelse dişliyor, kıvrılarak, tüylerini oynatarak un ufak ediyor önüne geleni…

Evin bahçesi bugüne dek türlü seslerin eş zamanlı çağladığı, farklı bir ahengin hüküm sürdüğü bir yer olmuştur daima. Kuşları, böcekleri, kedi-köpekleri ve sayısız canlıyı ağırlamış bu alan bugün istila altında işte. Üstelik tek olarak incelendiğinde şirin görünen, bir kelebek olarak kozasından çıkacağı için hayranlık uyandıran canlılar tarafından…

“Tırtıl, sayınız ne kadar da çok! Neyse ki kelebek olup kanat çırpacaksınız… Yeryüzünün güzelliğine güzellik katacaksınız…”

“Hayır!” der tırtıl şiddetli bir ciyaklamayla (çok düşünmenin bir yan etkisi olabilir işte bu), “Esasen kozadan çıktık bile, kelebek olmadık ve olmayacağız! Üstelik kozadan çıktığımızı da kabul etmiyoruz!”

Gözlerinizin fal taşı gibi açıldığını gören yalancı gözlerini size dikip bakıyor tırtıl ve: “Sen en iyisi eve gir ve bir daha çıkma. Biz tırtıllar insanlarla nasıl konuşacağımızı bilmeyiz.” der.

Yapay sanat, yapay yaşam, yapay güneş ve öyle görünüyor ki pek yakında yapay öznelerle çevreleneceğiz. Bir de tırtıllar…