https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Öyküye başlama serüveninizden bahseder misiniz?
 
Çocukluğumdan beri iyi okur oldum. Ama yazmaya geç başladığımı düşünüyorum. Daha gençken yazdığım ve ortalığa çıkarmadığım kötü şiirleri saymazsak ilk öykülerimi 30’lu yaşlarımın başında yazdım. Polisiye öykülerin paylaşıldığı internet siteleri için birkaç öykü yazmıştım. Sonra yazdığım iki öyküyü Adam Öykü ve E Edebiyat Dergisi’ne yolladım. Edebiyat dünyasından tanıdığım hemen kimse yoktu. Dolayısıyla dergilere yollamadan önce kimseye okutamamıştım yazdıklarımı. İki öykü de bahsettiğim dergilerde arka arkaya yayımlandı. Bunu hiç beklemiyordum açıkçası. Galiba bu durum beni heveslendirdi ve başka öyküler de yazmaya başladım.
 
 Parlak bulduğunuz , kendi matematiğini kurduğunu düşündüğünüz öykücüler kimler?
 
Ben Sait Faik’in sandalından yetiştiğimi düşünüyorum. Sevim Burak, Vüs’at O. Bener, Haldun Taner, Memduh Şevket Esandal dönüp dönüp okuduğum öykücülerdir.
 
Öykünün edebiyatta ulaştığı noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Türk Edebiyatının güçlü bir öykü damarı var. Özellikle genç yazarlar giderek artan oranda öyküye heves ediyorlar ve başarılı örnekler veriyorlar. Genç bir damar gelecek için en iyi garantidir. Sorun neredeyse okurdan çok yazarın olmasında biraz da. Edebiyatın genel sorunu öykü de var maalesef.
 
İyi öyküyü nasıl tanımlarsınız?

Bunun dört başı mamur bir tanımı yok sanırım. Örneğin beni öykü yazmaya heveslendiren öyküler iyidir benim için.
 
 Öyküde deneysellik tartışılan bir konu, öykü yazarken biçim denemelerine başvuruyor musunuz?
 

Daha gençken denemiştim.