
Zeynep Eşin’in Varoluşçuluk: İnsan, Özgürlük ve Anlam Arayışı adlı kitabı, yalnızca bir felsefi deneme değil, aynı zamanda edebiyat, psikoloji ve bireysel deneyim alanlarını kesiştiren çok katmanlı bir düşünsel yolculuktur. Kitap, varoluşçuluğun tarihsel kökenlerinden başlayarak Sartre, Camus ve Clarice Lispector gibi figürler üzerinden hem teorik hem de edebi yansımalarını tartışır. Derin bir inceleme yaparken eserin dört temel düzlemde ilerlediği söylenebilir: felsefi temeller, edebiyatla kurduğu diyalog, bireyin psikolojik deneyimleri ve çağdaş insan için taşıdığı anlam.
Kitap, Søren Kierkegaard’dan başlayarak Heidegger, Sartre ve Camus’ye uzanan bir düşünce hattını özenle kuruyor. Kierkegaard’ın kaygı ve yalnızlık vurgusu, Heidegger’in “Dasein” kavramı ve Sartre’ın “varoluş özden önce gelir” aforizması, eserin omurgasını oluşturuyor
Bu çerçeve, insanın doğuştan anlam taşımadığı, özünü kendi seçimleriyle inşa ettiği fikrine dayanıyor. Zeynep Eşin, özgürlükle beraber gelen kaygıyı yalnızca bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri boyutuyla da ele alıyor. Toplumun normları karşısında bireyin özgürlüğünü savunan bu perspektif, kitabın güncel bir yön kazanmasını sağlıyor.
Eşin’in kitabı yalnızca felsefi kavramları açıklamakla yetinmiyor, edebiyat üzerinden somutlaştırıyor. Sartre’ın Bulantı’sındaki Roquentin’in krizlerini, Camus’nün Yabancı’sındaki Meursault’nun kayıtsızlığını çözümleyerek özgürlüğün ve anlamsızlığın bireysel yaşamda nasıl tezahür ettiğini gösteriyor
Bu çözümlemeler, okuyucunun varoluşçu düşünceyi yalnızca soyut bir felsefi sistem olarak değil, karakterler ve hikâyeler üzerinden deneyimlemesine olanak tanıyor. Ayrıca Clarice Lispector’a ayrılan bölüm, varoluşçuluğun Batı Avrupa ekseninden taşarak farklı edebi coğrafyalarda nasıl içselleştirildiğini göstermesi bakımından dikkate değer.
Kitapta en dikkat çekici yönlerden biri, varoluşçuluğun psikolojik etkilerinin tartışılmasıdır. Sartre’ın “kötü inanç” kavramı, bireyin özgürlüğünden kaçışı olarak yorumlanırken; Camus’nün absürdizmi, anlam arayışının boşluğunu işaret eden bir isyan olarak yeniden ele alınıyor. Bu bağlamda Eşin, yalnızlığı ve kaygıyı birer eksiklik değil, özgürlüğün zorunlu eşlikçileri olarak yorumluyor. Bu yaklaşım, okuyucunun kendi hayatına dair varoluşsal sorgulamalar yapmasını teşvik ediyor.
Eserin güçlü yanı, tarihsel ve edebi analizleri günümüzün insanına bağlamasıdır. Eşin, toplumsal yapıların bireyi şekillendirdiği günümüzde, özgürlüğün nasıl yeniden keşfedilebileceğini sorguluyor. Özellikle “güvenli olmak korkutucu” ifadesi, modern bireyin konfor alanlarının aslında özgürlüğü daralttığını hatırlatıyor. Bu bağlamda kitap, yalnızca akademik bir inceleme değil, aynı zamanda kişisel bir felsefi rehber niteliği taşıyor.
Varoluşçuluk: İnsan, Özgürlük ve Anlam Arayışı, felsefi derinliği edebi incelikle birleştiren özgün bir eser. Kierkegaard’dan Camus’ye uzanan düşünce çizgisini hem metinler arası çözümlemeler hem de bireysel deneyimlerle birleştirerek varoluşçuluğu canlı ve güncel kılıyor. Eşin, okuyucuya yalnızca düşünce aktarımı yapmıyor; onu, kendi özgürlüğü, yalnızlığı ve anlam arayışı üzerine düşünmeye davet ediyor. Bu nedenle eser, varoluşçuluğu hem akademik hem de varoluşsal bir deneyim olarak yeniden hatırlatan, Türkçe yazında önemli bir katkı olarak değerlendirilebilir.