https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Edebiyat kimseyi olduğundan daha iyi ya da daha kötü yapmaz. Ama insanı hem aydınlık hem de gölge yanları ile tanıştırır. Kitapların dünyasında dolaşırken insan “Kendisi gibi farklı” olduğunu düşündüğü insanlarla karşılaşır. Yalnızlık hissinden kurtulur, dünyaya alışır. Yani okumak bizi bizden çıkarır, âlemi dolaştırır. Gün gelir, özümüzdeki bize yaklaştırarak “Âlem benim içimde” gerçeği ile döngüyü tamamlatır. Bu yolculuk esnasında da, hem kendimize hem de çevremize daha anlayışlı birine dönüştürür.

 

Sadece edebiyat değil, insanın kendini ifade alanı bulduğu her türlü sanat ve spor dalının hayatı daha yaşanılır kılacağı, insanı daha bir insan yapacağını deneyimlemişizdir.

 

Kendine iyi geleni bulan insan yanındakine de hayatı güzelleştirir. Güzeller yan yana gelince o ev bir ışık olur. Işıklar birleşip karanlığa meydan okuyabilir. Yani sadece kitaplar değildir, değiştiren dönüştüren. Bazen iyi bazen kötü insanlar, şehirler, yollar, yolculuklar, yaşananlar da değiştirir kalbimizi. Kitaplar bu inişli çıkışlı yolda sadece rehberdir. Onları okumak bir seçimdir.

 

Sıradan hayatları da renklendirir kitaplar. Başka dünyalara konuk olan zihin bir süre kendi dertlerini unutur, sonra da başına gelenleridaha kolay kabul eder. Hepimiz başka yüzlerde başka seslerde var olsak da, aynı duygularla doluyuz, sevgilerimiz, ihtiyaçlarımız, korkularımız ortak. Bunu dünyanın öbür ucunda yaşayan bir roman kahramanın başına gelenleri ilgi ile okurken fark ederiz. Bu kadar benziyorsak, yaşadıklarımız bunca kesişiyorsa, biz de içinden geçtiklerimizin hikâyesini yazmaya değer buluruz. Yazdıkça yaşadığımızı fark eder, bize ayna tutan kâğıtta kendimizle yüzleşiriz. Ama bu arada okurkenden daha fazla sarsılırız. Yazmak dünya düzenini hemen değiştirmez, büyük taşları çabucak yerinden oynatmaz ama insana kendi ile daha hızlı karşılaşma şansı sunar. Duvarlarını yıkar, özgürleştirir. Kendinden çıkıp dünyaya karışan kelimeleriyle önce ötekini tanıyan insan empatiyeteneğini de geliştirir. Zamanla herkesin hata yapabileceğini kabul eder. Kendine yapılan haksızlıklarla sarsılsa da, yazarken incelen duyguları ile kendine merhamet göstermesi gerektiğini fark eder. Ötekinde tanıştığı kendi ile karşılaşınca insanlardan bir insan olduğunu anlar. İçine döner bakar, aynı tutkuyu, hırsı, o aklını devre dışı bırakan vahşi yanlarını görür, bir daha sarsılır. Bu açıdan yazmak diğer sanat dallarından ve spordan daha hızlı yüzleşme sağlar. Zaten dünyada bunun için bulunmuyor muyuz?

 

Yazmayı deneyin, elbette hemen bir yazar olmayacaksınız ama daha önemlisi kendinizle tanışacaksınız.

 

Okudukça dünyaya yayılmış, başka başka diller, adetler, gelenekler içinde yaşasa da özde aynı olan varlığın bir suretiolduğunuzu bir daha bir daha keşfedeceksiniz. Hayat içinde savrulurken de o aynılıkların sizi çarptığı duvarlarda “İnsan insan derler idi, insan nedir şimdi bildim.” diye haykıracaksınız.

 

Öyleyse önce okuyun, yazın, kendinizle tanışın, sonra insana yaklaştıkça, yaralandıkça bir adım geri durmayı öğrenip gülümseyin. Zamanla okur, yazar, güler, geçer olduğunuzu farkedeceksiniz. İşte bu döngüye verilen isimdir, yaşamak… Öyleyse edebiyat bize her anlamda dokunup kendimiz olma yolunda domino taşlarımızahareket verecek en hızlı araçlardandır.Okur yazardan güler geçere yolculuğunuz keyifli olsun.