https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Sait Faik ve Orhan Kemal’le birlikte Türk hikayeciliğinin üç ası arasında sayılan Haldun Taner’in edebi üslubu, edebiyatla kıyısından köşesinden ilgilenen herkesçe malum. Taner, öyküsüne mizah ve târiz penceresinden bakmış öykülerine taşıdığı olay ve kişileri bu pencereden gözlemlemiştir. Bunu yaparken herhangi bir ayrıma da gitmemiş ve sıradan insan kadar zürefâ takımını da aynı üslupla ele almıştır. Ayışığında Çalışkur öyküsü de bunun dışında değildir. 

Üslup ve içerik olarak bir değişiklik göstermeyen öykü, biçimsel olarak deneysel bir çalışmadır. Bu yönüyle Türk edebiyatının öncülerinden sayılır. 1954 yılında Yenilik Yayınevi’nden çıkan ve tek öyküden oluşan kitap; Ayışığında Çalışkur, Hikâyenin Tepkileri, Sonuç, Epilog ve Sonucun Tepkileri olmak üzere beş bölüme ayrılmıştır.

Birinci bölüm olan Ayışığında Çalışkur’da yazar Çalışkur Apartmanı’nın kapıcı dairesinden başlayıp her katta durur ve o katta yaşayanların yaşamlarından, dünya görüşlerinden, ahlaki tutumlarından kesitler sunar. Bekçiyi evine alan kapıcı, işini yola koymak adına rüşvet vermekten çekinmeyen iş adamı, karısını baldızıyla aldatan koca, birlikte olduğu kızların seslerini kayda alan genç, röntgenci yaşlı bu binanın sakinleridir. Deyim yerindeyse her kat toplumun bir kesimini temsil ediyor ve yazar böylelikle toplumdaki çürümeyi gözler önüne seriyor. Hikâyede gerçekten ahlaklı olan iki genç aşık ise buldukları bir kuytuda geleceğe dair hayal kurarken, onları fark eden bekçi ve Çalışkur Apartmanı’nın “ahlaklı!” sakinlerince cezalandırılır.

Hikâyenin Tepkileri isimli ikinci bölümde ise okuyuculardan gelen eleştiri mektupları yer almaktadır.  İşte kitaptaki deneysel kısım böylece başlar. Yazarın kendi muhayyilesinin ürünleri olan bu okurların çoğunluğu hikâye hakkında olumsuz eleştirilerde bulunur, hatta bazıları onu haddini aşmakla itham ederler.
Sonuç bölümünde ise yazarın, okuyucuların eleştirilerine uyarak kaleme aldığı hikâyenin yeni şeklini görürüz. Sağ tarafta hikâyenin ilk hali yer alırken sol tarafta yazarın düzenlediği yeni hali yer alır ve okur böylelikle hikâyede değiştirilen yerleri rahatlıkla görür. Sonuç bölümünün içinde de değerlendirilebilecek olan Epilog isimli bölümle de yazar hikâyeye ilk halinde yer almayan ve okuru memnun edecek bir son eklemeyi de ihmal etmez. Hikâyenin ilk bölümündeki, okuyucunun iştahını açan üslubun yerini sonuç bölümünde deyim yerindeyse bir mide bulantısı alır.

Sonucun Tepkisi’nde ise tekrar okuyucu mektupları yer alır. Hikâyenin değiştirilmiş kısmından duyulan memnuniyet mektuplarıdır bunlar. Okuyucular artık memnundur zira yazarı kendi arzuları doğrultusunda yönlendirebilmişlerdir.
Yukarıda da değindiğimiz gibi toplumdaki çürümüşlük ve aksaklıklara mizahla değinen Haldun Taner, belki bilinçli bir şekilde belki de farkında olmadan yazın dünyasının can alıcı bir sorununa daha parmak basmış oluyor. Yazar eserini kaleme alırken okurun beklentilerini önemsemeli mi yoksa önemsememeli mi? Bir röportajda sorulsa birkaç beylik cümleyle geçiştirilebilecek olan bu soruya tam da ondan beklenen bir “tarzla” cevap vermiş oluyor Haldun Taner. Cevabı merak eden okuyucularımızı ‘Ayışığında Çalışkur”u okumaya davet ediyoruz.