https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Öykülerin sesine birlikte kulak verdiğimiz yazı dizimizin beşinci molasını, ‘’Şu Yağmur Bir Yağsa’’ adlı ilk öykü kitabını yetmiş bir yaşında çıkaran Kâmil Erdem’ in,  Haldun Taner Öykü Ödülü’ nü aldığı, ‘’Bir Kırık Segâh’’ adlı ikinci kitabından, ‘’Ara Kat’’ adlı öyküsünde vermek istedim.

‘’Toplumsal bilinçle insanın bireysel dünyasının çatışmasını incelikle yansıtması, dile hâkimiyeti, derin duyarlılığı nedeniyle,’’  2019 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’ nü alıyor Kâmil Erdem ve ödül törenindeki kısa konuşmasındaöykü hakkında uzun detaylar veriyor aslında. Şöyle diyor yazar; ‘’Demek ki aynaya bakmak ve görmekmiş asıl olan. Bende yıllar yıllar sonra bir aynaya bakıp insana dair gördüklerimi, insan hallerimi bir ‘’Kalender’’ ülküsü içinde olmasa bile ürküntüler içinde yazdım. Aynada gerçeklerde görünür hayallerde. Gerçeğin yıkıcı sertliğine biraz hayal merhemi sürdüm. Yazdığım öyküler, okuyan kimilerinin hayatlarını, ucundan bucağından değiştirdi sanıyorum. Hayallere ve hakikatlere bir biçimde bulaştılar. Bir kapı araladılar. ‘’
‘’Gerçeğin yıkıcı sertliğine biraz hayal merhemi sürmek.’’ Aynen bu söylemine uygun öyküler yazmış Kamil Erdem,  Bir Kırık Segâh adlı kitabında. Gerçeğin o sert acımasız hallerini,sayıp dökmüş birer birer, ne kadar yara varsa dünden bugüne uzanan,kanatmadan ama incelikle işlemiş öykülerinde.Bir kırık segâh makamında anlatmış derdini. Yarattığı öykü kahramanlarının kendilerine has dillerini oluşturmuş. Yani, yarattığı öykü karakterlerine göre dili biçimlendirmiş.  ‘’Pazar’’ öyküsündeki Abdullah, ‘’Menfez’’ deki bilet satıcısı gibi. Tecrübe ile yazılmış öyküler belli ki.Yaşanmış, gözlem yapılmış, ince ince dokunmuş.
Öykülerinde, eski sözcüklere de sık sık yer vermiş yazar. Böylece dildeki tekdüzelikten uzaklaşmış ve her şeyi hızla tükettiğimiz bu çağa bir başkaldırı gibi, uzun fakat anlamı derin, kolay akıldan çıkmayacak öyküler yazmış. Öyle kolayca tüketilecek öyküler değil. Okuduktan sonra demlenmesi ve belki de tekrar okumaları gerektirecek öyküler kurgulamış.
Belirtmem gerekiyor ki  ‘’Ara Kat,’’ oldukça zor bir öykü. Hem kurgu olarak hem yoğunluk olarak. Katman katman. Ben anlatıcı ile yazılmış bir öykü okuyoruz.  Ama hangi ben? Bir ressama poz veren ölümü bekleyen bir aşık mı? Yoksa Tartarus’ ta yaşayan birimi? Yada bir resim sergisinde ziyaretçileri gözlemleyen duvarda asılı bir resim mi? Belki de hepsi.
Erken gelecek olan son günlerini, huzurla ve geçmişle hesaplaşarak geçirmekisteyen öykü kahramanının bir ressam tarafından çizilen resminin öyküsünü okuyoruz aslında öykü boyunca.
‘’Yorgun bir kentten gelmiştim. Niyetim akşam alacalarının ve pembelerinin huzuruyla bilinen, kimsenin geçerken uğramasına müsait olmayan, bu uzak ve dam daracık şoseyle ana karaya bağlanmasa, kendini ada sanacak kasabada, hekimlerin dolambaçlı, tereddüt içeren flu kanılarını da ekleyerek anlattıkları öykülerden anladığım kadarıyla kısa olacağına hükmettiğim ömrümü, mümkün olduğunca sade gündemle bitirmekti.’’ (Bir kırık Segah-Ara kat-Sayfa/79)
Hemen ardından, öykünün ilk düğümünüatıyor yazar. Ressam ve öykü kahramanı arasındaki bağın ne olduğunu okura sorgulatarak.
‘’Şimdi dinginlikle, yenilgiyi kabul edenlerin ama bunupek de açık etmeyenlerin sağduyulu temkinliği eşliğinde, karşı karşıya oluşlarımızın bize o vakitler yüklediği birkaç eylemi anımsayıp, güldük.’’ (Bir kırık Segah-Ara kat-Sayfa/80)
Yavaş yavaş, insanların faniliği ve sanatın ölümsüzlüğüne doğru yol alıyor, Hades’ ten Unutuş ırmağının kenarında karanlık ateşini görebileceği küçük bir penceresi olan, huzurlu sakin bir oda istemeyi düşünüyor öykü kahramanımız. Mitolojik öğelerden söz etse de yazar, öykü için, mitolojik bir öykü diyemeyiz. Öykünün izleğini anlatmak için özenle seçilmiş semboller. Ölüler ülkesi Tartarusve bu ülkenin yerin yedi kat altında yaşayan, yeraltı ya da ölüm tanrısı Hades, ve acılarımızı unutmak için suyunu içtiğimizde anılarımızı da unuttuğumuz, Unutuş nehri. Mitolojik öğelerin haricinde, müzik eserleri, kitap adlarını kullanarak da metinlerarasılığa oldukça sık başvurmuş yazar.
‘’… gençliğimizde nedense Hegel’ in rağbet görmeyen bir filozof olduğundan, Genç Werther’ in Acıları’ nın kıyıcılığından kaçıp intihar etmek yerine, devrimcilerin arasına sığınmış Samim’ den söz ediyor, sigarasının külü uzayıp düşüyor, bulduğu griyi, geçmişin kiriyle, tozuyla karıyor, ölümcül hayalkırıklığı tonlarını bir kat daha koyulaştırıyordu.’’ (Bir kırık Segah-Ara kat-Sayfa/80)
Uzun cümlelerle zaman ve mekan hakkında ipuçları ve öykü karakterlerinin kişilikleri hakkında bilgiler veren yazar, kısa cümlelerle ise öykünün düğümlerini çözüyor.
 ‘’Hayat hikayem dedim.’’ (Bir kırık Segah-Ara kat-Sayfa/81) ya da,
‘’Adamsa, Elif’ e dönüp, babanız büyük bir ressammış dedi. Başka bir şey demedi.’’ (Bir kırık Segah-Ara kat-Sayfa/87) cümlelerinde olduğu gibi.
Acının, siyasetin, geçmişle hesaplaşmanın, dünden bugüne yolculuğun acı öyküsünü yazmış Kamil Erdem. Acının sömürüsünü yapmadan.
Sanırım mezarlık orası.
Bozulup, çürüyüp yok olma yeri.
Yeniden doğma yeri diyenlerde var ama kulak asmayın onlara.
Şimdi ressam’ ım beni çizmese, boyamasa, bu duvardan bakmasam, çürümüş, yok olmuş olarak kalırdım oralarda. (Bir kırık Segâh-Ara kat-Sayfa/85)
 
Öldükten sonra hangi boyutta yaşar insan. Bir sergi salonunda olabilir mi? Ya da cehennette.  ‘’Dirim kısa ölüm uzundur cehennetteherhal abiler.’’ Diyen Ece Ayhan’ a da bir selamı var sanki yazarın.
    ****
1945 yılındaErzurum’ da doğan Kamil Erdem Erzurum Lisesini bitirdikten sonra, Ankara Dil-Tarih Coğrafya Fakültesi’ nin Edebiyat ve Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okudu. Mor köpük ve Tan Seçki’ sinde öyküleri yayımlanan yazar 71 yaşında‘’Şu Yağmur Bir Yağsa (2016) adlı ilk kitabı yayımlandıve  bu ilk kitabıyla Antalya Edebiyat Günleri’nde, ‘’En İyi İlk Öykü Kitabı Ödülü’’ nün sahibi oldu. 2018 yılında da Haldun Taner öykü ödülünü aldığı, ikinci öykü kitabı Bir Kırık Segâh okurlarla buluştu. Yazar Datça’ nın bir köyünde yaşamaktadır.