https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

”Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.”
diyen Ahmet Hamdi Tanpınar, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden biridir.  Türk kültürünü ve toplumunu en iyi biçimde gözlemleyip eserlerine işleyen yazar, her dönem ilgi odağı olmuştur.
23 Haziran 1901’de İstanbul’da doğan Tanpınar, babasının kadı olması nedeniyle Anadolu’nun birçok yerinde bulunmu ve farklı kültürden insanlarla iletişim kurmuştur.
Yahya Kemal, Ahmet Haşim gibi Türk edebiyatında önemli  yere sahip edebiyatçıları kendine üstad kabul eden Tanpınar, Batı edebiyatında yer alan Marcel Proustu da sanatçı kimliğinin oluşmasında etkilidir.

“Şiir söylemekten ziyade bir susma işidir. Sustuğum şeyleri roman ve hikâyelerimde anlatırım”diyen Tanpınar, romanlarında ve hikâyelerinde bireyin iç dünyasına yönelir. Onun hikâye ve romanlarında toplum problemlerinin yanı sıra tarih, musiki, rüya, zaman ve resim de vazgeçilmez bir unsurdur.
Şiirlerindeki sembolist ifade zaman zaman romanlarında da farkedilir. Eserlerinde işlediği Türkiye meselelerine kendine has anlatım tarzıyla eleştiri getiren Tanpınar’ın göze çarpan bir diğer özelliği de belirli dünya görüşü ve bilgi birikimi zenginliği olması.
Gerek romanlarında, gerekse deneme yazılarında işlediği Türk toplumunun sorunlarını ince bir ironiyle anlatır. Milli tarihe bağlı olarak oluşturduğu modern sanat kimliği onun özellikleri arasındadır.
Tanpınar’ın edebiyat meselelerinde ele aldığı sorunlardan biri de Doğu-Batı meselesidir. Eski ile yeninin çatışması dönemin yaşanan sorunu olması nedeniyle, buna getirilecek çözümler eserlerin önemli bir tarafını içine alır.
Yazdığı her eserle adından söz ettiren Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında, tarihsel dönemler ve yaşanan değişimler ışığında toplumların kimlik arayışını çarpıcı boyutlarıyla anlatmaktadır. Tanzimat ile birlikte ortaya çıkan batılılaşma sorunu Türk toplumunu bir çatışma içine sokmuştu. Saatleri Ayarlama Entitüsü’de tam anlamıyla bu çatışma üzerine kuruludur.

Baş karakter olan Hayri İrdal’ın hayatını anlatmasıyla başlayan eser, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kurucusu Halit  Ayarcı’yla tanışmasıyla ilginç bir hal alır. Bu durumun farkında olan Hayri, hayatını bir milad gibi Halit Ayarcı’dan önce ve Halit Ayarcı’dan sonra olarak ayırır.
Fakir bir aileye doğan Hayri yaşanan olumsuzluklara rağmen mutlu bir çocukluk geçirir. Ancak büyümesiyle farkettiği sorunlar boyut değiştirmeye başlayacaktır. Halit Ayarcı’yla tanışmadan önceki hayatını anlattığı kısım, Tanzimat ile beraber gelen yenilikler ile gelenekleri arasında bocalayan kesimi anlatır. Romanın bu bölümünde okuyacağımız karakterler Hayri için birer öneme sahiptir.
Eserin ana konusunu oluşturan saat bir imge konumundadır. Yazar, saati insana benzettiğini bizlere her defasında hissettirir. 
Romanda Hayri için dönüm noktası olan saatler vardır. Bunlardan en mühimi aile mirası kabul edilen ”mübarek” adlı saat. Diğeri ise dayısının hediye ettiği kol saatidir. Hayri’nin hediye edilen saati söküp incelemesiyle  saatlere olan merakının başlaması paraleldir. Vaktinin çoğunu saat tamricisi Nuri Efendi’nin yanında geçirmeye başlayan Hayri, Nuri Efendi’nin kendisinde bırakacağı etkiyi ömrü boyunca hissedecektir.
Hayri’nin Halit Ayarcı’yla tanışması kendisi için her anlamda dönüm noktasıdır.  Ansızın değişen yaşantısına ayak uydurmak zaman zaman zor gelse de bu durumdan memnun olmaya çalışır. Enstitünün kurucusu olan Halit Ayarcı yenilikleri seven bir karakterdir. Enstitüyü kurmadaki amaçlarından biri de Tanzimat ile birlikte yaşanan değişikliklere sevdiği insanları da ortak etmekti. Hayri’nin Halit Ayarcı ile tanıştıktan sonra hayali bir karakteri gerçek gibi piyasaya sürüp yalan kitap yazması onun yaşadığı değişimin başlıca kanıtıdır. Ayrıca bir metresi olması da buna ilavedir.
Şehirde bulunan saatlerin farklı zaman dilimlerini göstermesi nedeniyle kurulan Saatleri Ayarlama Enstitüsü ”tek düzeni” ifade etmektedir. Yaşanan değişiklikler karşısında Türk toplumunda oluşan fikir çatışmaları romanda saat imgesi yoluyla iyi bir şekilde anlatılmaktadır.
Tanpınar’ın değindiği bir diğer sorun ise dönemin cemiyetleridir. Cemiyetler belirli yalanlar çerçevesinde işlenmektedir. İnsanların boş boş oturup, sorunlara çözüm bulmak yerine yalanlara inanması yazarı oldukça rahatsız eder.
Romanda bahsedilen Dr.Ramiz karakteri toplumun içinde bulunduğu psikolojiyi ifade eder. Psikoanaliz de saat gibi bir imge durumunda. Değişim sürecinde toplumu temsilen Hayri’nin psikanaliz tedavisine gereksinim duyduğu anlatılmak istenmiştir. Ne yazık ki ona tedavi uygulayacak olan Dr.Ramiz’in Hayri’den pek farkı yoktur.
Tanzimat sonrası yoğun bir şekilde hissedilen doğu-batı çatışması ve yaşam biçimindeki değişikliklerden en çok etkilenen  yer İstanbul.  Farklı zamanları gösteren İstanbul’un saatleri, batılılaşma ve reformlar konusunda farklı düşünen toplumun değişik kesimlerini sembolize etmektedir. Romanda insan ile saat benzetmesinin dışında, sıkça saat ve ayarı üzerine kurulan cemiyetlerden söz edilir.
Özetle, Tanpınar bu romanında Türk toplumunun yaşadığı eski-yeni çatışması çerçevesinde bireyleri belirli imgeler üzerinden yoğun bir şekilde eleştirir. Hayatı boyunca gördüğü yanlışları eleştiren yazar  kalp krizi nedeniyle 1962’de vedat etmiştir. Türk edebiyatına kazandırdığı her eser ancak sindire sindire okundukça sevilecektir.

Nur Yüksel Öztürk