https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Masum uykusu tokat ve bağrış sesleriyle bölündü küçük Arif’in. Alışkın olduğu bu bağrış ve tokat seslerini duymazdan gelmek istiyor ve uykusuna devam etmek istiyordu. Rüyasında da tam oyuncaklar diyarına gitmişti. Uyuyup tekrar rüyasına dönmek istiyordu. Oysa gözünün her kapattığında babasının annesine attığı tokatın sesi uyumasına bir türlü izin vermiyordu. ‘Yapma! Vurma artık!’ diye ağlayan annesinin sesi çınlanıyordu kulaklarında. Henüz yedi yaşındaydı ama her gece annesini döven babasını öldürme planları yaparak uyuyordu.
              
Yatağından kalkıp sessizce odadan çıktı ve onların olduğu odaya doğru yürüdü. Ses çıkartmamak için ayaklarının ucuna basarak yürüyordu. Odanın kapısının yanındaki duvara başını koyarak içeriyi dinleme başladı.
 
– Bir daha bana haber vermeden kapıya çıkarsan seni dilim dilim doğrarım
– Yemeklik bir şeyler almaya…
 
Kadın daha sözünü tamamlayamadan bir tokat daha yemişti. Babasının attığı her tokat Arif’in içindeki intikam ateşinin alevliyordu. Mutfaktan büyük bir bıçak alıp babasına saldırmayı düşündü. Fakat çok korkuyordu bir tokatta kendisi yemek istemiyordu. Annesinin ağlama sesleri iyice yükselmişti. Babasının attığı her tokat sinir kokuyordu adeta. Babası vurdukça kadın daha da ağlıyor ve Arif ağlamamak için kendini  zor tutuyordu. En son kendini tutamayan küçük Arif duvara sürtünüp diz çökerek bağıra bağıra ağlamaya başlamıştı. Annesinden daha çok acıyordu canı. Onu fark eden annesi yattığı yerden koşarak Arif’i kucakladı, uzun zamandır görmüyormuş da yıllar sonra görmüş gibi sarıldı ve bağrına bastı oğlunu. Ağzındaki kan oğlunun göğsüne bulaşmıştı. Arif’in masum ağlayışı, masum bir çocuğun yüzü babası gibi gattar bir adamın yumuşamasına sebep olmuştu. Annesini döven sürekli ona bağıran babası gitmiş yumuşak bir adam gelmişti sanki.
 
-Tamam oğlum. Ben anneni sevdiğim için yapıyorum bunları.
 
Diyip annesine sarılan Arif’i kendine doğru çevirip sarılmak istedi ‘Seven sevdiğine vurmaz da bağırmaz da baba’ diyerek yatağına doğru koştu Arif. O minik ellerini masum yüzüne koyarak ağlamaya başladı ve ağlarken uyuyakaldı. Yedi yaşında bir çocuk ağlarken uyuyakalmayı hak ediyor mu?
             
Sabah erken saatlerde açtı gözlerini. Ağlamaktan ıslanmış yanakları. Annesini güzel bir öpücükle uyandırıp ona moral olmak istedi. Koşarak gülerek gitti annesinin yatağından. Annesi yatak odasında yatakta yatıyor babası ise salonda kanepede yatıyordu ne fedakar bir insandı değil mi? İlk önce kadını dövüyor sonra ise onu rahat yatakta yatırıp kendisi kanepede uyuyordu. Centilmenlik yapıyordu aklı sıra. O kadına tokat atmasaydı, huzurla yaşamış olsalardı beraber uyuyacakları bir kaya bile dünyanın en rahat yatağı olacaktı o kadın için.
           
Kocaman bir öpücükle annesini yanağından öpüp ’Günaaaaayddııın  anecciim’ dedi Arif. Annesi hiçbir tepki vermedi. Şaşırmıştı Arif bir de diğer yanağından öpmek istedi. Yine kocaman bir öpücük verdi annesine fakat annesi yine bir tepki vermedi. Boş bir ilaç kutusuyla yatakta duran bir kağıt parçası Arif’in gözüne çarptı. Kağıda baktı. Bir mektuptu bu. Arif sadece adını yazmayı ve okumayı biliyordu. Mektubun ilk satırındaki ‘Arif’ kelimesini görünce mektubu cebine saklayarak koşarak babasını uyandırmaya gitti.
 
 -Kalk katil! Kalk çabuk. Annem öldü senin yüzünden kalk. Hareket etmiyor annem ilaç içmiş intihar etmiş kalk.
       
Arif’in bir rüya gördüğünü ve onun etkisinde kaldığını düşünen babası uyumaya devam etmek istiyordu. Fakat sert tokatlar vurup bağıran Arif buna izin vermemiş ve sonunda babasını odaya götürebilmişti. Odaya gelip manzarayı gören adam karısının cesedine sarılıp ağlamaya başladı. Daha dün gece karısını döven adam o değilmiş gibi sarılıyordu ölümüne sebep olduğu kadının cesedine yüzsüz herif. Arif ise buzdolabının üstünden annesinin bir fotoğrafını almış annesinin dün gece en son ona sarıldığı yerde o fotoğrafa sarılarak ağlıyordu. Cenaze günü sevenler ve akrabalar gelmişti cenazeye. Kadının tek bir akrabası bile yoktu. Hep derdi Arif’e bu hayatta tek varlığım sensin diye. Haklıymış. Bir sahip çıkanı olsa her gece dayak atan bir kocaya bırakırlar mıydı hiç kızlarını?
 
Cenaze günü Arif defalarca babasına saldırmaya çalıştı. Annesinin toprağa gömülmesine gönlü hiç razı gelmiyordu. Babası, gözünde bir katildi ve bu dünyada tek başına kalmıştı Arif.
             
Karşı komşu Ayla Arifle oyunlar oynar ona ablalık ederdi. Arif  cebine sakladığı mektup okutmak  için ona gelmişti ve mektubu okumasını istemişti.
 
 
 ARİF OĞLUM
 
YILLARCA BU ADAMA SADECE SENİN VARLIĞIN SAYESİNDE DAYANIYORDUM. BU DÜNYADA TEK BİR SAHİP ÇIKANIM, DERDİMİ AÇABİLECEĞİM TEK BİR İNSAN DAHİ YOK. SENDEN BAŞKA KİMSEM YOKTU EVLADIM BENİM. DÜN GECE GÖRDÜMKİ BABAN SENİ GÖRÜNCE YUMUŞUYOR. BELKİ BU HAYATTA ARTIK BEN OLMAZSAM SANA DAHA İYİ DAVRANIR VE DAHA İYİ BİR HAYAT YAŞARSINIZ. BEN ARTIK DAYANAMIYORUM EVLADIM. LÜTFEN BENİ AFFET. CENNETTEN İKİMİZ İÇİN BİR KÖŞK ALMAYA GİDİYORUM. CENNETTE SENİ BEKLİYOR OLACAĞIM’
 
 
         
Ayla’nın okuduğu her satırda her kelimede hatta her harfte arifin gözünden akan yaş yanaklarını ıslatıyordu. 
             
Vicdan azabı çeken ve pişman olan babası defalarca Arifle konuşmaya çalışmış ona sarılmaya çalışmıştı oysa Arif ne onun yüzüne bakıyor ne de tek bir kelime konuşuyordu. Babası artık ağlayıp sızlamanın bir çare olmadığını fark etmişti. Tüm yaşanmışlıkları unutmak için kendini eğlenceye vurmuştu. Gece alemlere gidiyor, gezip tozuyordu. Tam genç bir kadının ölüm sebebini unutuyordu ki Arif’ i her gördüğünde tüm yaşanmışlıklar tekrar gözünün önüne geliyor ve kafayı yiyecekmiş gibi oluyordu. Kırk yaşında dünyaya yeni gelmiş bir bebek gibi olmaya karar verdi. Hayatına sil baştan başlayacaktı. Evi arabayı satıp başka şehre gitmeye yeni insanlar görmeye kırk yaşında bu dünyaya yeni gelmiş bir bebek olmaya karar verdi. Şehirden ve insanlardan uzaklaşmak yetmeyecekti onun için Ariften de kurtulması lazımdı eğer her şeyi unutmak istiyorsa. Çünkü Arif’ i her gördüğünde cesedine sarıldığı karısı ve o cesedin sebebinin kendisi olacağı aklına gelecekti. Arifi çocuk esirgeme kurumuna bırakmaya karar verdi.  Zor bir karardı fakat hayatını yenilemek için bunu yapması gerekiyordu. Çocuğa bakamayacağına dair belgeler çıkartıp gerekli işlemleri yaptı. Kurumun bahçesinde son bir kez Arif’ e sarılmak istedi. Fakat Arif hocasının elini tutup onu çekiştirerek hızla içeriye doğru girdi. Dayanamadı adam, yanakları birkaç yaşla ıslandı. Arif ise nasıl hissettiğini bilmiyor sadece annesini özlüyor ve annesinin ona yazdığı mektubu avucunun içinden asla bırakmıyordu. Babası istediği gibi farklı bir hayat kurdu zamanla unuttu her şeyi. Arif ise geldiğinden beri kimseyle konuşmuyor sadece annesinin ona yazdığı mektubu tekrar edip duruyordu. Ezberlemişti mektubu ve en çok alında kalan ısım:’ Seni cennette bekliyorum’ kısmı olmuştu. Cennet güzel bir yerdi ve annesini daha fazla orada bekletmek istemiyordu. Kurumun en üst katıdan bıraktı kendisini aşağıya doğru. Korkmuyordu annesine gidiyordu ve yere çakılan Arif’in gözleri kapanıyordu. Babasının annesine atacağı bir tokat sesi de açamazdı artık gözlerini, tüm dünya savaşa girse çıkacak silah sesleri de. Gözleri çoktan kapanmıştı bile annesine doğru yolculuğu başlamıştı. Belki de cennete ki köşkte onu bekleyen annesine çoktan kavuşmuştu bile.