https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Murathan Mungan’ın Farklı Yazılarını Birleştirdiği Kitabı Soğuk Büfe’den 20 Alıntı

Murathan Mungan’ın bu kitabı gazete ve dergilerde yazmış olduğu yazıların derlemesidir. Yazarlığının çeşitli aşamalarına karşılık düşen geçmiş tarihli yazı ve denemelerini “Soğuk Büfe” adını verdiği bu kitapta toplayan Mungan, farklı tatlarda ki içeriklerinin kategorileri şöyle açıklıyor; Şampanya Köpüğü Yazılar’ın içeriği bir tür hafiflik taşıyor, Öğle Güneşi, sosyal ya da siyasal tonlu, aslında her şeyin öğle güneşi altındaki kadar çıplak, apaçık olduğu gerçeği taşıyan yazılar, ay çekirdeği ise eğlencelik bulunma olasılığı taşıyan daha uçarı yazılar bir araya geldi… Ayrıca Nazlı Eray ve Bilge Karasu ile geçmişte yaptığı çok keyifli röportajlara da yer vermiş. Yine dopdolu, keyifli, düşündüren, gülümseten harika bir Murathan Mungan kitabı. Soğuk Büfe’ye buyurmaz mısınız?
Şampanya Köpüğü Yazılar;

“İnsanlarla, haklarla, ilişkilerle ilgili hemen her konuda, toplum olarak niye hep bütünlemeye kalıyoruz?” 

 “İnsanların size, Siz diye hitap etmesini istemeniz, ilişkide bir rütbe talebi değildir; kendinizi, karşınızdakinden daha üstün gördüğünüz anlamına da gelmez. Yalnızca diğer insanlarla aranızdaki mesafe alanını koruma ve kollamanın ilk sınır işareti anlamı taşır.”

 “Niye karşı tarafı kendi dilimizle konuşmaya zorluyoruz? Niye onun davranış dilinin ne olduğunu anlamaya çalışmıyoruz? Sevmek başka şey, ilişki kurmak başka bir şeydir.”

 “Türkiye’nin bir çok ikonu, varlıklarını, bizim bezginliğimize borçludurlar. Israrda yarar vardır. Çok ısrar, insanı, Türkiye’de sonunda mutlaka bir şey yapar. O şeyin nasıl bir şey olduğu ise hiç önemli değildir.”

 “Herkesi kral, padişah, lider, birinci olmaya koşullayan bir toplumsal kültür, kendine ve geleceğine tuzak kuruyor demektir.”

 Noktalama İşaretleri:

“Malum ya, Batı’dan her şeyi ithal ettiğimiz halde, Demokrasi’yi ya da Demokratlığı ithal edemedik. Dış dünya ve dış olaylar hakkında hakkındaki bilgileriyse, kafamızın konforu bozulmasın diye, kendi fraksiyonlarımızın yayınlarından izlemeyi yeğliyoruz.”

 “Bizim toplumca ve topluca en çok gereksindiğimiz şeylerden biridir bu: Anlamaya çalışmak…”

 Öğle Güneşi:

“Goethe’nin ünlü sözü: Tarihi anlamayan onu bir daha yaşamak zorundadır. Bizim ‘milli tarih’ anlayışımız: Tarih tekerrürden ibarettir.”

 Aralık Kalmış Kapılar:

“Bir yazar için, bir ilişkiden geriye yalnızca yazdıkları kalıyor.”

 “Geleneksel ve tarihsel her yolculuk uzun bir gurbettir. Gurbet, zamanını iyi bilen ve iyi seçen kişiye yararlı olur.”

 “Mimar Sinan, Tezkiret’ül Ebniye adlı kitabında, dünya durdukça eserlerini gören akl-ı selim sahibi insanların, çabasının ciddiyetini göz önüne alarak, ona insafla bakacaklarını ve hayır dualarıyla anacaklarını umar.”

“Hayattan caymış insanlarla, hayatı göze almış insanların hayatları da, romanları da farklıdır.”

 Ay Çekirdeği:

“Edebiyatta taşra yoktur. Dünyanın taşralısı olmak vardır.”

 “Üşümeyi özlemek. Sıcak odaları. Penceredeki yağmuru. Sığınılan sinemaları. Herkesin kendi yaşamının özel ayrıntılarıyla zenginleştirebileceği geniş sonbahar dağarcığı…”

 “Kitaplar da insanlar gibi çok özel şeyler nedeniyle sevilirler.”

 Düğümler:

“Sanat, ruhun hiç kullanılmamış yerlerini kullandığı için, insanı daha derinden sakatlar.”

 “Yılların insanda ve yazıda bıraktığı düğümler kolay çözülmüyor.”

 “Yazı bir yalnızlık sanatıdır. Aynı zamanda sizi kalabalıklaştırır. Siz vermezseniz eğer, yazınızı kimsenin elinizden alamayacağını anlar, yaşamınızı kutsarsınız.”

 Mikrofon:

“Armağan almak, salt kesemizin bir ölçüsü değil, aynı zamanda karşı taraf hakkında ne kadar düşünmüş olduğumuzun, onu ne kadar tanıdığımızın, onu anlamaya ne kadar zaman ayırdığımızın da bir ölçüsüdür.”

 Koleksiyon:

“Daktilonun da, bilgisayarın da olmadığı Charles Dickens zamanında, kedisi, canı sıkılıp uykusu geldiğinde, yazı masasını aydınlatan mumu kuyruğuyla söndürürmüş. Artık yazı yazmayı bırakmasını, yatma vaktinin geldiğini, sahibine böyle söylermiş. Dickens, mumu tekrar yakar, kedi kuyruğuyla tekrar söndürürmüş. Sonunda kazananın kedi olduğunu söylemeye bilmem gerek var mı?”