https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg
Çocuklar anne-babayla vakit geçirmeye bayılır elbette. Ama gelin görün ki anne-babalar her nedense hep meşguldürler, yetiştirmeleri gereken bir sürü işleri, yetişmeleri gereken sayısız toplantıları ve görüşmeleri vardır. Hiçbir işleri yoksa da gazetelerini ellerine alıp biraz keyif çatmak isterler. Sanki gazetelerde keyifli bir şey varmış gibi! Âsa Lind’in ‘Kumkurdu’ üçlemesindeki şu meraklı ve hayalbaz Zackarina’nın babası da aynen böyle yapıyordu, hatırlarsanız. Hatırlamayanlara hemen hatırlatayım: Güneşli ve sıcak bir yaz günü sevimli Zackarina babasıyla denize gitmek istiyor. Ama babasının onunla gitmeye hiç niyeti yok. Baba “Şimdi hiç vaktim yok. Gazete okumalıyım, anlıyor musun?” diyor Zackarina’ya. Ardından elindeki kocaman gazeteyi hışırdatarak hamağa uzanan baba, gazetenin arkasında kayboluyor. Artık babanın yalnızca ayakları görünüyor ve “Ne sıkıcı ayaklar” diye düşünen Zackarina şöyle diyor: “Yürümek ve denize girmek istemeyen sıkıcı baba ayakları.” İşte babalar ya da anneler kimi zaman böyle sıkıcı olabiliyor ve bazen onları anlamak hiç mümkün olmuyor. Ama tüm sıkıcılıklarına rağmen onlarla vakit geçirmenin tadına doyum olmuyor. Sanırım Refik Durbaş’ın minik okurlar için kaleme aldığı Zuzu ile Babası kitabındaki meraklı Zuzu da böyle düşünüyor.

 
‘BUGÜN YİNE İNATÇILIĞI ÜZERİNDE’!
“Okuma-yazmadan önce kızak kaymayı, kartalların gölgesinde çelikçomak oynamayı, gökkuşağının altında uçurtma uçurmayı öğrenen” usta şair Refik Durbaş çocuklar için şiirler yazmaya ve hikâyeler anlatmaya hiç durmaksızın devam ediyor. Bu kez ‘Zuzu ile Babası’nın hikâyesiyle çocukların karşısında usta şair. Kitabın kahramanı Zuzu da az önce bahsettiğim Zackarina gibi -aslına bakarsanız bütün çocuklar gibi- babasıyla vakit geçirmek isteyen, çok meraklı ve sürekli hayaller kuran bir çocuk. Zuzu’nun halası İstanbul’dan Foça’ya taşınıyor ve annesi de halaya yardım için oraya gidiyor. Bu durumda ev, Zuzu ve babasına kalıyor. Hava yağmurlu; yapılabilecek en güzel şey sinemaya gitmek. Ama Zuzu’nun hayran olduğu babası öyle düşünmüyor: “Sinemalara baktım, sana göre film yok” diyor hemen. İşte size sıkıcı baba! Zuzu’ya göre babasının “Bugün yine inatçılığı üzerinde”.
Kitap, biz ebeveynlere de çocuk gözlerle, yetişkinlerin dünyasına bir bakış atma olanağı sunuyor. Zuzu’nun bir yere gidileceği zaman telaşlanan ve mutlaka iki saat önceden hazırlanan, “Hadi çocuğum” diye sürekli söylenen annesi; omleti yakınca sinirlenip hava almak için hemen dışarı çıkan, sinemada izlenmesi planlanan filmi tüm detaylarıyla anlatıp, artık izlemeye gerek bırakmayan babası ne kadar da bize benziyor, bir bilseniz. Durbaş, anne-babalara da dev bir ayna tutuyor ve çocukların dünyayı nasıl algıladığını ve anlamlandırdığını bir kez daha görmelerini sağlıyor.
AĞAÇLARA, BÖCEKLERE, KUŞLARA SELAM

Durbaş, Zuzu’nun hikâyesinin içine başka başka hikâyeler sıkıştırmayı da ihmal etmemiş. Örneğin ‘Karga ile Tilki’, ‘Kibritçi Kız’, ‘Kırmızı Başlıklı Kız’ ve’ Sindirella’ da satır aralarından bize el sallıyor. Hemen söylemeliyim ki o bildiğimiz masallara hiç benzemiyor bunlar. İnanmayacaksınız ama Kurt, Kibritçi Kız’ı “Hadi, büyük anneye gidelim” diye kandırmaya çalışıyor. Yani Durbaş’ın uyarlamasıyla yeniden tanışıyorsunuz bu masal kahramanlarıyla. Öte yandan Durbaş, bir Kızılderili masalı uyarlaması aracılığıyla ağaçlara, böceklere, kuşlara da selam gönderiyor. Bahçeli evleri, konakları yakıp yıkıp yerlerine gökdelenler diken adamlar, bir gün oteller yapmak için ağaçları kesmeye kalktıklarında buna karşı çıkan kuşların mücadelesi, Zuzu kadar bizi de mutlu ediyor. Çağrı Odabaşı’nın çizgileriyle can verdiği sevimli Zuzu ve babasının maceralarına ortak olmak herkese iyi gelecek türden.
ELİF ŞAHİN HAMİDİ’ nin kaleminden

?Kaynak Hürriyet