Çiçekli elbiseler giymek istiyorum anne, / Saçlarımı tam ortasından ayırıp örmek,/ Şimdilerde göremediğim çocukluğumun sokaklarında sek sek oynamak istiyorum. / Ben küçülmek istiyorum anne!
İnsanın kendiyle konuşacak kelimesinin olmaması ne tuhaf, “biliyorsun, anlarsın sen beni” diyorum kendi kendime. Herkes kendini anladığında susmaz mı zaten? Kaçacak tek bir cümlem yok ardına saklanıp soluklanacağım.
Onun pençeleri var hayatı böğründen yakalamış, / Tırnağının uzunca değişiyor bahtının kara yazgısını / Uçurumda açan kara çiçek,/ Kökü derinde, Sağlam gövdeli, / Bir hayalin peşinde kendine gerçeklik arıyor.
Biz hep kafamızda bir soru işaretiylemi yaşlanacaktık? Bazen bakıyorum şöyle bir çevremdeki insanlara , herkes çıkar ve menfaat peşinde…
Özlemekle ilgili ne kadar çok şiir yazıldı, ne kadar çok yazı kaleme alındı bugüne kadar değil mi? Bütün şairler çok güzel anlattılar özlemlerini. Her şair ne kadar güzel özledi sevdiğini…
Saymadıklarımız gelip geçer de habersiz, saydıklarımız eksilip geçer ömür ağacının yapraklarından… Geriye kalan aynalardır, dürüstlükten dem vura vura, yansıyınca insanın yüzündeki ifadeler aynaların alfabesine, zamanla siluet ..
Koşmaktan değil bir yere varamamaktan yorgunum birkaç haftadır dizimle bileğim arasında. İnsan bazen yazgısı belli olsun, sonu belli olsun, varacağı yeri hep gözü görsün ve öylece koşsun, yürüsün istiyor.
Durmaksızın yayılan bir hastalık misali bütün vücudumu sarıp sarmalamış durumda. Kanser hücreleri gibi çoğaldığını hissediyorum her bir uzvumda. Elim ayağım kalkmaz oldu. İçimde en ufak bir derman yok yaşamaya dair.
Hepimiz birer vücuda sahibiz ve bunun en önemli kısmı da aslında hayatımıza en çok anlamı katan yüzümüz, burada oluşan ifadeler tepkiler. Ama karşımızdakinin yüzüne bile bakmaktan aciziz.
Çok uzun bir süredir kendime gözlerimi kapatmış haldeyim. Göreceklerim ile baş etmeye mecalim olmadığından mı, yoksa mecalimin varlığına artık yorgun düşmüş olmamdan mı bilmiyorum.