https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Pencerenin başında duruyorum öylece. Bazı günler diğerlerinden daha çok buruluyor içim. Bugün mayısın ikinci pazarı. Yüksek sesle söylemeye dilim varmıyor. Sanki bazı anlar, derin bir sessizliğin kuytusunda can çekişiyor. Mutfak camındayım… İki dolap arasındaki pencerenin başında annem gibi duruyorum öylece. İki dolap arasındaki yansımadaysa hala annemi görüyorum. Geçtiğimiz mayıs başında bahçeyi ekerken giydiği yelek var omuzlarımda. Omuzlarımın kaldırmakta zorlandığı tek kıyafetim bu yelek sanırım, omuzlarımdan çekiyorlar yerin dibine. Halimi sadece bir parçası yerin dibine karışanlar anlar. Bu yeleğin bu dünyaya ait olmadığını biliyorum. Anneme dair hiçbir şey artık bu dünyaya ait değil. Ben… Onun olmadığı hiçbir yere…
Ardından bıraktığı her şeyle idareten yaşıyorum. Ardında bıraktıkları bazen kavuruyor bir ateşte geçmişi. O ateşte her gün odaları karış karış geziyorum. Odanın sol köşesindeki kutuda bir ayakkabı duruyor.Rahat etsin diye duruyor… O hiç rahat edemedi çünkü “siyahtan pabuçları”nı giyemeye ömrü yetmedi. Gittiğinden bericanımın yangınında her sabah gözümü o kutuya açıyorum. Canımın yangınında her gün annemle kucaklaşıyorum. Yandığımı görmesinler diye pişmeyen yemekler kaynatıyorum ocağın başında. Kimse pişmemiş demiyor. Kimse sebzeleri çiğden koyduğumu anlamıyor. Eline sağlık diyorlar sadece. Eline sağlık… Benim annemin elleriydi onlar, ellerime bakıyorum…Benimkiler çiğden görebiliyorum.
Çiğden pişirme derdi annem haklıymış. Çiğden pişirdiklerimin genzimde bıraktığı o çirkin acıyı hissettiğimde anladım çiğden acılarda yakıyormuş insanın genzini. Gözden yaş olup akmadıkça çıkmıyormuş o acı. Ve bir tezgâh dolusu ıslaklığı su sanıyormuş herkes. Şimdi tezgâhımın köşesinden kederim damlıyor. Tezgâh ıslak değil kimse bilmiyor.
Pencerenin başında duruyorum öylece. Dışarda yağmur yağıyor. Bugün mayısın ikinci pazarı. Radyoda eski zaman masalları anlatan bir Candan Erçetin şarkısı çalıyor. Kırdığım bibloları düşünüp gülümsüyorum, “yanıma kalan olsaydın keşke” diyemiyorum.