https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“AŞKTA HIYANETTEN BAŞKASI ÇEKİLİR”

Fatma Aliye Hanım ilk kadın romancı olarak kabul edilmenin yanında; çeviri, tarih, felsefe ve anı alanlarında eserler vermiş, gazetelerde yazılar yazmış, dernek faaliyetlerinde bulunmuş, döneminin çok yönlü bir yazarıdır. Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılda Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile başlayıp Cumhuriyet Dönemi’ne uzanan aydınlanma döneminde kadın hareketinin öncülerindendir. Roman hem sazende hem de hanende olan Bedia’nın hikayesini anlatır. Son derece seçkin bir ailede yetişen kahramanımız öylesine yeteneklidir ki daha on üç yaşında kanun ustası olur, aynı zamanda keman da çalmaktadır. Bununla birlikte  sonradan tanışacağı ud onun her zaman gözdesi, can dostu adeta her şeyi olacaktır. Bedia gelinlik çağına geldiğinde Yüzbaşı Mail ile evlenir. Ancak abisinin kendisine hediye ettiği udun üzerinde yazılı olan bir cümle olacakların habercisi gibidir. Udun üzerinde ‘Aşkta hıyanetten başkası çekilir.’ yazmaktadır. Bir süre sonra kocası onu hafif meşrep bir rakkase olan Helvila ile aldatır. Bedia’nın dünyası başına yıkılır. 

Buradan başlayarak udimiz Bedia iffetten asla ödün vermediği bir var olma mücadalesine girişir. İhanete göz yummaz. Bu mücadelede en büyük destekçisi ise onun sırlarını dinleyen, ihanet etmeyen, sayesinde bir erkeğe yaslanmadan onu ayakta tutan, verdiği dersler sayesinde geçimini sağladığı ududur. Bedia udu için şu sözleri söyler. ’Beni yalnız sen terk etmedin, benden yalnız sen geçmedin, bana hıyanet etmedin! Bir zaman zevk ve sefa kaynağım eğlencem oldun. Şimdi de geçim kaynağım, ekmek teknemsin. Benim yarim sensin!..’

Udi (1897-1898) romanında kendi ayakları üzerinde duran güçlü Bedia portresi, yazarın özellikle Muhadarat (1892) romanındaki baş karakter Fazıla ve Refet(1896-97) romanındaki baş karakter Refet ile benzerlikler gösterir. Bu üç Osmanlı kadınının ortak noktası haksızlığa uğradıktan sonra tek başına da olsalar ayakta durma mücadelesi vermelidir. Yazarın romanlarının tümüne bakıldığında ise ana fikir yine, geçimleri için mücadele veren, bağımsız, güçlü kadınlardır. Fatma Aliye Hanım’ın yaşamına baktığımızda bu ana fikir asla şaşırtıcı değildir. Yazı hayatı boyunca gazetelerde kadın aydınlanması üzerine yazılar yazmıştır. Savaş yıllarında öncülük ettiği ve içinde bulunduğu dernek çalışmalarıyla da kadınların toplumsal hayata katılması ve hayatlarını kendi başlarına sürdürmeleri konusunda destek vermiştir. Yaptığı çalışmalar sonucunda II. Abdülhamit tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirilir.

Tüm bunları yaptığı atmosfer ise günümüzden çok farklıdır. Dönemin ‘seçkin’ subaylarından olan eşine göre kitap okumanın ‘iffetsizlik’ olduğunu söylersek herhalde durumun vehametini anlatmış oluruz. Eşi Faik Bey evliliklerinin ancak onuncu yılında kitap okumanın iffetsizlik olmadığına ikna olur. Bundan sonra Fransız  George Ohnet’in “Volonte” (İrade) isimli romanını okur, çok beğenir ve “Meram” adı ile çevirir. O dönemin algısı nedeni ile bir kadının çeviri yapabilecek kadar Fransızca bilmesi inandırıcı bulunmadığından “Bir Hanım” takma adını kullanır. Çağdaşı olan diğer kadınların durumu Fatma Aliye’den pek de farklı değildir. Aynı yüzyılda yaşamış İngiliz yazar Mary Shelley’in Frankenstein romanının kapağında yazarın adı yazmamaktadır. Bu unutulmaz gotik eserin ön sözünü ise bir şair olan Percy Bysshe yazmıştır (erkek).

Udi romanının kahramanı Bedia ile romanı yazan Fatma Aliye arasında bazı benzerlikler göze çarpar. Örneğin ikisi de iyi eğitim görmüş, aydın görüşlü seçkin babalara sahiptir.
Fatma Aliye Hanım’ın babası Ahmet Cevdet Paşa Osmanlı Devletinde ilk medeni hukuku (Mecelle) kaleme almış, hukukçu kimliğinin yanında devlet adamı, bilim insanı, tarihçi ve şairdir. Kızındaki öğrenme merakını ve entellektüel potansiyeli göz ardı etmemiş onun önünü kapatmamıştır. Fatma Aliye piyano dersleri almış hatta fransızca öğrenmiştir. Ayrıca romanda müzik aletlerinin tarihi ve makamları ile ilgili bilgi verilmesi yazarın müziğe de meraklı olduğunu göstermektedir. Udi Bedia da seçkin bir ailede yetişmiş, öğrenmeye ve özellikle müziğe meraklı bir kişidir. Babası Nazmi Bey de çok iyi eğitim görmüş, müziğe meraklı şair ve bestekarıdır. Yazarın ve Bedia’nın dünyasındaki erkeklerin karakterleri konusunda ise bu benzerlikten bahsetmek mümkün değildir. Romanda bulunan erkek karakterler zayıftır. Aksine kadın karakterler güçlü ve ayaklarının üzerinde duran kadınlardır.

Yazar bu zıtlaşmayı kendi tezini güçlendirmek için yapmıştır. Kadın erkeğe muhtaç değildir, ayakları üzerinde durma mücadelesi son derece onurlu bir mücadeledir. Farklı bir açıdan baktığımızda, Bedia’nın kocasını elinden alan dul ve üç çocuklu Helvila bile iffetsiz yoldan da olsa ayaklarının üzerinde duran bir kadındır. Amcası ve dayısı ise kitapta çizilen zayıf erkek figürünü destekler niteliktedir. Ona sahip çıkmamışlardır. Helvila ile yüzleştiği sahnede Bedia’nın, bu ‘kalp yaralayan’ kadına yaptığı işten vazgeçmesini, bunun yerine bohçacılık etmesini, dikiş dikmesini, çamaşıra gitmesini söylemesi Bedia’nın ileride kocası olmadan nasıl bir hayat süreceğinin habercisidir adeta. Udu ve sanatı onu geçindirmeye yetecektir. Fatma Aliye Hanım’ın erkek egemen bir dünyaya kazandırılması ve tanıtılması konusunda kuşkusuz babası dışında önemli bir rol oynayan diğer kişi dönemin aydınlarından Ahmet Midhat Efendi’dir. Öyle ki Fatma Aliye Hanım’ın Refet romanına yazdığı önsözde kendisinden manevi kızım diye bahsetmektedir.

Gustave Seon tarafından 1905 tarihinde Fransızca’ya çevrilen Udi romanı Şam ve İstanbul’da geçmektedir. Kitabın dikkat çeken bir diğer özelliği, yazar-anlatıcının romanın yazılış öyküsünü anlatmasıdır. Bedia, İstanbul’da gördüğü Fatma Aliye’den kendi yaşamını hikayeleştirmesini ister. Kendisini de roman dahil eden Fatma Aliye ile udimiz arasındaki sohbete tanık oluruz. Hatta Bedia’ya ut dersleri vererek, kimseye muhtaç olmadan geçinebileceği fikrini veren, sonradan öğrenci bulmasına yardım eden de yazarın kendisidir.
Müziğe meraklı olan Fatma Aliye, zaman zaman Bedia’nın ut dinletilerine de gider.

Osmanlı ailesinde kadının durumunu anlatan ve kadın haklarını savunan pek çok makale yazan Fatma Aliye evli kadının statüsünün iyileştirilmesinden de söz etmiştir. Gerçek yaşamında evli olduğu II.Adbülhamit’in kolağası Faik Bey’i evlenmeden önce hiç görmemiştir. Ancak kurguladığı karakter olan Bedia, biri çok zengin ancak yaşça kendisinden fazla olan talibi ile subay olan genç talibi arasında seçim yapabilmiştir. Bugün kullandığımız 50 TL lik banknotların arka yüzünde, yaşadığı döneme ait birtakım yazı araç ve gereçleri ile birlikte Fatma Aliye’nin fotoğrafı vardır.

Kaynaklar: 
1.Prof. Dr. Hülya Argunşah &Doç.Dr Şahika Karaca,  Udi Romanı Önsözü (İstanbul: Kesit Yayınları, 2012)
3.https://www.researchgate.net/scientific-contributions/2145564858_Guelnaz_GEZER-BAYLI
4.http://www.wikizeroo.net/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRmF0bWFfQWxpeWVfVG9wdXo