https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Damarların içinden geçmişte tren

Getirdiği, alıp götürdüğüyle

 Ve O, kendi içinde tarlaların ötesinde ağaçların gerisinde

Son tren düdüğünü bekledi kalkabilmek için

Yannis Ritsos

Türk edebiyatına; Aynalarda Yaz (1988), Yeryüzü Taksim (2000), Tamirisin Gece suçları (2005) ve Küllenmiş Bir Kuşu Yakalamak (2015) olmak üzere dört öykü kitabı ile katkı sağlayan 1956 doğumlu Sezer Ateş Ayvaz ilk kitabı Aynalarda Yaz’ın 1988’de yayımlanması itibariyle 90’lı yıllara konumlandırılacak bir yazardır. 2006 Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne değer görülen Tamirisin Gece suçları isimli kitabından Raylarda makas öyküsünü okuduğumuzda Sezer Ateş Ayvaz’ı yazının mucidi olarak görmek mümkün olabilir. Sözcükleri dünyanın tüm kapılarını açabilecek güçte gören, sözün büyüsüyle dünyayı değiştirebileceğine inanan yazarımız için, yazı bir deva olarak karşımıza çıkmaktadır. Kelimelerle adeta dans edercesine okuyucuya vermek istediğini, metaforlarıyla ve ironi-sel bir dille bunu başarmıştır. İroninin söylenenin tam karşıtını kastetme anlamı da Ateş Ayvaz’ın öykülerinde yer yer görülmüştür. Ayvaz’ın öyküleri, nedensellik ve tarihsel gerçeklik bağından hiç kopmamalarıyla modern karakteri taşırken bütündeki, zaman ve mekândaki kırılma ve parçalanmanın post modern anlatıya kattığı iç monologlarla konuşan karakterlerin öykülerinde görülmesi, yazara post modern bir kimlik kazandırmıştır.

Raylarda makas öyküsü; tren, yolculuk, göç ve ölüm olgularının metaforlarla hayat bulduğu bir eserdir. Kurgu ile gerçekliğin iç içe geçmiş bir hikâyeyle karşı karşıya gelmekteyiz. Katmanlı öykü olan bir eserdir. İçinde ve kitapta bulunan Yüz semboller kullanılmıştır. Neredeyse bu sembollerin yarısını okuduğumuz öyküde görmek mümkündür.

Yazar / anlatıcı öykümüzde iç sesle   …Uzun bitmeyen gecelerin tek kahramanıydı trenler. Derken, bize iç konuşmayla umutsuzluğu anlatır. Kahramanın iç dünyası, okuyucuya bir savaş edası ile verilmek istenir. İkinci tekil şahıs “sen” dili ile hikâye anlatılmaktadır.

…Sinerek küçülmüş, kendine kapanmış bir kent kalıyordu ardında. Donuk, kıpırtısız, karanlığı kuşanarak kuytularmış Somut bir kavram olan tren yazar dilinde canlı bir organizmaya dönüşüyor ve daha sonra aynı dili kent içinde kullanır. Şehir bir anda canlanır, kişileştirme sanatıyla okuyucu yüz yüze gelir. Bölümler arası geçişlerin her birinin farklı başlıklarla adlandırma yapması, hikayedeki geçişlerin duygusunu edilgen hale getirmiştir. Sürgün başlıklı öykünün devamında, görüyorum seni! derken ise tanrı anlatım dili geçişi olmuştur. Süre gelen iç umutsuzluğu gözlem ve duygu aktarımına sebep olmaktadır. İkinci denge başlıklı kısımda ise, ateşin canlı organizma özellikleri; sembol şekliyle okuyucu önüne serilmiştir. Yazarımız sürgün de ve denge de olsun bu başlık altlarını doldururken, geçmişle bağ kurarak modernizmi post modern süreçle anlatmıştır.

Kış bölüm başlığında mevsimsel geçişi anlatan yazar, aynı zamanda yaşanılan aşk savaşını yine bir iç umutsuzluğu ile anlatır. Yaşanılan toplumsal kuşatmayı veya savaşı, trenin vagonlarında gösterir. Kitabın ilk öyküsü olan, Raylarda Makas’ta trenlerle taşınan bombalardan bahsedilir. Bu bölümde bahsedilen; “Söylentiler caddelerden sokaklara çıktı. Kapı önlerine dek vardı: Vagonlarda neler taşınıyormuş. Neler götürüyormuş uzaklara…Silah, kan, ölüm…

O vagonların taşıdığı ölümden, öyle ki kimse bunun bilincinde değildir. Toplum, yine tüm olanları bir uyuşma halinde izlemektedir. Savaş burada, iç ve dış gerçeklikle büyülü bir şekilde okuyucu önüne, gösterge olmuştur.

Bilinç akışı tekniğini kullanan yazar, bu tekniğin izlerini; dönüş, kuşatma ve son olarak makas da görmekteyiz.

Sonuç olarak; okuduğumuz bu eserde, yazar bize son bölümde yaptığı yine bir makas metaforuyla ters köşe ederek göstermiştir.  …gizini öğrenemediğin ama hissettiğin hayata yenilmişsin. Sürgünle başlayan yolculuk, mevsimlerin dönüşümü ve ardından gelen ayrılık. Aşk acısı, meydana gelen ve vücudu saran umutsuzluk sonrası içinde büyüyen ur. ÖLÜM! …  Aynı senin gibi. Omuzlarının altında teninde göğsünün hemen üstündeyim. Burada okuyucu farklı bir anlatım dili ile karşılaşır. Son bölümü bize, vücudunun içinde kahramanı hasta eden ur anlatır.

Dönüşü olmayan zamana, aşka ve mevsimlere yenilerek, ışıklı dünyada karanlık hayata yenilerek, üstünde beyaz örtü ve makasla göçüp gidilecek bu dünyadan. Rayların makas değiştirmesi gibi, son perdede yerde yatan bitmiş yaşamın, anlatıcısıdır makas.

Kaynak: Tomiris’ in gece kuşları, yazar: SEZER AYVAZ ATEŞ