https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Paulo Coelho; 1947 Yılının 24 Ağustos’unda Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde doğan yazar romancılığa başlamadan önce ülkesinde tanınan bir söz yazarıydı. Coelho’nun önemli çağdaş yazarlardan biri olmasını sağlayan kitabı 1988 yılında yayımlanan Simyacı isimli kitabıdır ve yazarın Gabriel Garcia Marquez’den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazar olmasını sağlamıştır. Kitap, 42 ülkede yayınlanıp 26 dile çevrilmiştir. Ülkesinde yoksul çocuklara ve yaşlılara yardım etmek adına Paulo Coelho Enstitüsü’nü kurmuştur. 2002 Yılında Brezilya Edebiyat Akedemisi’ne kabul edilen yazar. Haftalık köşe yazıları da yazmaktadır. 

‘’Herkesin ne olursa olsun hayatta kalmak için savaşını verdiği bir dünyada, ölmeye karar verenleri anlamak kolay mı? ‘’

Paulo Coelho Veronika Ölmek İstiyor isimli romanında Slovenya’da ailesiyle yaşayan genç bir kadının kendi çevresi içine hapsolmuş, kendi arzularını yansıtmayan ve sıkışmışlık hissi yaratan hayatını ve bunun değişimini kaleme alır. Bu genç kadın sonunda intihara teşebbüs eder ve hayatında yeni bir serüven başlamış olur. 

Veronika Ölmek İstiyor Mu?

O artık kendi benliğini oluşturmaya çalışan ve kendini bulmaya çalışan bir insandır. Diğer bir açıdan intihar aynı zamanda bir yardım çağrısıdır. Artık o hapsolduğu hayatında yaşayamadığı ve bu hayatı benimseyemediği mesajını vermeye çalışırken; diğer yandan da bu içine düştüğü sıkışmışlık duygusu için yardım talep etmektedir.

”Burası cehennem mi?” 

Hayata veda ettiğini düşünen veronika, gözlerini açar.”Burası cehennem mi?” der. Derinden bir ses,’hayır, daha vaktin var.’ Dediğinde. Veronika intihar girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını ve kendisinin bir akıl hastanesinde olduğunu anlar. İntihar girişiminin başarısızlıkla sonuçlandığını öğrenen ve hoşnutsuz olan Veronika’ya iyi haberi Dr.İgor,’Yarım bıraktığın iş tamamlanacak, çünkü en fazla 1 hafta ömrün kaldı.’ der. Veronika, ilk birkaç günde hastaneyi pek umursamaz, çünkü birkaç gün sonra hayatta olmayan biri için yapacak pekte bir şey yoktur. Ölümü hâlâ dileyen fakat ölme yolundan rahatsız Veronika, Villete’deki diğer delilere yanaşarak canını alacak haplar bulmaya çalışır. Fakat yine planladığının aksine, kendisine aklı başında görünmeye başlayan deliler onu etkilemeye başlar. Deli denen bu farklı insanlardan birinin ”Hayatını onaylatmayı bekleme.” tavsiyesi ve akıl hastanesi sınırlarında yargılanmayacağını fark edişi, genç kıza hayatında tatmadığı bir özgürlük tanır. Sınırları zorlayan, kendini, bedenini, zihnini, piyanodaki hakimiyetini keşfeden Veronika, yanlışlıkla yaşam dolar. İntiharından pişmanlık duyan bu kadın artık ölüme mahkûmdur ve pişman olmayı kenara bırakıp ömrünün son birkaç gününü içindeki tutkuları serbest bırakarak geçirmeye karar verir. 

Villete onu etkilemişken, kendisi de diğerlerini etkiler ve genç kadının yaşam dolması, hayatını sadece akıl hastanesinde değil dışarıda da özgür ve farklı geçirebileceğini görmesi diğer hastaların kendilerini sorgulamasına sebep olur. Birçoğu akıl hastanesinin güvencesine sığınmış, ‘normal’lerin tabularının kendilerinin hayatlarını kısıtlamasına göz yummuştur. Başkalarının beklentilerini gerçekleştirememek onlara Villete’de kalmalı oldukları düşüncesini kabul ettirmiştir.

Yaşamın anlamsızlığının bile kendi suçu olduğunu kabullenen Veronika, ölümü gerekli kılan iki nedenini de çürütür aklında. İstese, her günü ayrı şekillenecek, monotonluk son bulacaktır. İstese, dünyayı kurtarmanın gerçekten gerekli olup olmadığında karar kılabilecektir.
Romanın sonunda, Veronika bunları elde ettiğinde artık ölmek isteyen bir kişi değil de; yaşama sıkıca tutunan ve hayatı akışına bırakan bir kişi haline gelmiştir.

‘’İntiharı bu yüzden seçmişti ya işte: en sonunda özgürlük. Sonsuza varan unutuş.’’