https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Zülfü Livaneli’nin kitaplarını yorumlarken parmaklarım bile keyifle yazıyorlar. Son Ada kitabı da, diğer eserleri gibi benzersiz güzellikte. Hiç sekmiyor. 2009’da Orhan Kemal Roman Armağanı kazanmıştır. Kitabın girişinde büyük yazar ve dostu Yaşar Kemal bir önsöz yazmış ve şöyle demiş; “Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.” Son ada bir ütopyadır. Başta herkes mutlu, dingin, kapitalist dünyanın çok uzağında güzellikler içinde yaşar. Herkesin birbirini sevdiği, saygı duyduğu ve en önemlisi de kimsenin kimseye karışmadığı bir dünyadır. Bir gün emekli bir darbeci başkan gelir ve bütün güzellikler ardı ardına yok olmaya başlar. Başkanın amacı adayı her türlü anarşi’den korumaktır. Yavaş yavaş yok oluşa seyirci kalırlar adadakiler. Başkaldıranlar elbette vardır. Onların hakkından mutlaka gelinmelidir. Martı çığlıkları da karışır okuyanın kulaklarına. Özellikle zekası küçümsenen bakkalın oğlu karakterinden etkilenmemek mümkün değil. Sanırım onun yaptığını kimse yapamazdı! İşte en güzel alıntılarıyla Son Ada göründü;

“İçinde yaşadığı koşullar ve iklim insanları değiştiriyor.” (S:27)

“Keşke o gece Poseidon açık denizin karanlıkları arasından kükrese, üstümüze gecenin bütün lanetli fırtınalarını salsa, o uğursuz karşılama törenini paramparça etseydi.” (S:30)

 “Kişiliğinin bir noktasına sanki bir Ortaçağ sövalye zırhı geçirmişti, oradan ötesine geçmek mümkün olmuyordu.” (S:33)

 “Şunu unutma ki Proust olmak ve Proustvari olmak arasında dağlar kadar fark vardır. Bu biçim, Marcel adlı Parisli yazarın o koşullar içinde bulduğu, kendine özgü bir biçimdir, kendi sesidir. Sende anlatıda kendi sesini bulmalısın. Yoksa yazdığın şey Proust’tan daha iyi olsa bile Proust taklidi olarak kalır.” (S:34)
“Ülkenin yıllardır kanadığını, kutuplaştığını, insanların birbirine karşı kamplar halinde bölünüp kışkırtıldığını biliyorsun, değil mi?” (S:35)

 “Tekrar insanlar mı olaylara göre değişir, yoksa olaylar mı insana göre oluşur diye sordum kendi kendime.” (S:51)

“Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor.” (S:66)

“Halk dediğin değişken bir şeydir dedi. Bugün böyle davranır, yarın tam tersini yapar. Teşvik ve tehdide bağlı…” (S:91)

“Biz insanlar evren hakkında düşünürüz, yargılara varırız ama evrenin bizim hakkımızda ne düşündüğünü hiç merak etmeyiz.” (S:97)

 “Anne pelikan, yavrularının açlık çektiğini görürse, kendi etinden parça kopararak onları besler.” (S:102)

“İnsanoğlunun yaşadığı her kötü deneyim çakralarını kapatıyor, bu da negatif bir enerji yayılmasına sebep oluyordu. Kötülüğün sebebi buydu işte.” (S:110)

 “İnsanoğlu ne garip diye düşündüm, en ummadığın kişide neler var.” (S:131)

 “Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın. Aristo’da böyle demişti.” (S:165)