Yazarın eserlerinde, zamanı eğip büktüğünü ve adeta mobius eğrisine çevirdiğini belirtmiştik. Bu öyküsünde ise zaman adeta “Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece,”der gibi doğrusal ele alınmış.

İnsanın yaşam döngüsünün en ışıltılı, en görkemli, en umut ve hayal dolu zamanı; gençlik… Artık bir yetişkine bağlı kalmaksızın kararlar alınabilen, uygulanılabilen, ancak bu kararların sonuçlarına da katlanma riskini göze almak gereken bir dönem.

Ece Ayhan’ ın öykü kitabını okumaya başlamadan evvel poetikanın etkilerini öykülerde de rahatça görebileceğimizi düşünmüştüm. Bir şairin elinden çıktığı hafif hafif hissediliyor gibi, ancak zannettiğim kadar da belirgin değil.

Bir diğer detay klişe bir aşk hikayesi. Su gibi bir dille yazılınca o bile sırıtmıyor. Aziz Bey’in gelip geçici ilişkilerinden farklı olarak Maryam’a tutkusu geniş bir yer bulsa da esas hikaye onlarınki değil.

Sevgili, konu itibarıyla bir aşk hikayesi gibi görünse de arka planda yazarın aile yaşamına ve dönemin toplumsal algılarına dair ciddi bilgiler içerir. Biraz satır aralarında gezinerek size romanın diğer yüzünü de göstermek isterim:

“İvan İlyiç’in Ölümü” adlı romanın içeriği, zengin ve soylu bir ailenin çocuğu olan Tolstoy’un hayatının anlamını bulma yolundaki çırpınışlarının ve ailesinin bu çırpınışları anlayamamasının adeta bir izdüşümüdür.