https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Birden kaldırımdan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi…” diye başlar Aylak Adam. “Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.” cümlesi ile de sona erer.
Bu ihttps://listelist.com/yusuf-atilgan-kimdir/ki cümle arasında 28 yaşında ve tedirgin C. ile tanıştırır bizleri Yusuf Atılgan. Kitap boyunca C. ile beraber gezeriz Beyoğlu sokaklarında; sinemaya gideriz, aynı pastaneye gidip aynı iskemleye oturur, saatlerce dışarıyı izleriz. Ayşe’nin kollarında soluklarınız kimi zaman, kimi zaman da Güler’le sokaklarda gezer, sohbet ederiz. Çoğunlukla da paltomuzun yakasını kaldırır, ellerimizi cebimize sokar kalabalığa karışırız.

Yusuf Atılgan; işsiz değil aylak, zengin değil paralı C.’yi hayatımıza soktuğunda yıl 1959’du. Ondan sonraki hayatı boyunca hepi topu iki roman, iki öykü ve bir çocuk kitabı yazdı. Çünkü en önemli işi gündelik hayatıydı. Gündelik hayatın içinden harika karakterler çıkaran Yusuf Atılgan’a “saygılar” diyor ve daha fazlası için sizi aşağıya bekliyoruz.

1. Manisa’da lise olmayınca Balıkesir’e gider

Kurtuluş Savaşı yıllarında Manisa’da doğar Yusuf Atılgan. Cumhuriyet’in ilanından tam iki yıl önce. Savaş sırasında evlerinin yanması nedeniyle ailesi Manisa’nın Hacırahmanlı köyüne yerleşir. İlkokulun bir kısmını köyde okur. Daha sonra ninesiyle birlikte Manisa’ya döner ve ortaokulu burada bitirir.

2. Edebiyatla dost olur

Lise dönemi gelip çattığında sorunlar baş gösterir. Çünkü Manisa’da lise yoktur ve öğrenimine devam etmek için başka bir şehre gitmesi gerekir. Babasını ikna eder ve Balıkesir Lisesi’ne parasız yatılı olarak kaydolur.
Bu dönemde edebiyata merak salar. İyi bir okuyucudur. Kütüphaneler en sevdiği yerlerdir. Okuduğu okulda, İngilizce öğretmeninin Behice Boran olmasının da edebiyata düşkünlüğünde payı vardır. Okumadığı zamanlarda eline kalemini alır. Yazmaya başlar; şiir, hikâye…

3. Ahmet Hamdi Tanpınar yazarlık mizacını etkiler

Üniversiteyi okumak için İstanbul’a gelir. Edebiyat sevdası üniversitede de devam edecektir. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, sonraki yazın hayatında derin izler bırakacaktır. Zira hocaları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar ve Halide Edip Adıvar’ın yanı sıra Ragıp Hulusi ve Raşit Arat gibi isimler de vardır.

Gerçi o dönem Yusuf Atılgan’ın hayali yazarlık değil, iyi bir öğretmen olmaktır. Atılgan’ı en çok etkileyen hocası Ahmet Hamdi Tanpınar olur. Onun derslerine çok önem veren Atılgan, bu dönemin yazarlığına olan etkilerini şu sözlerle dile getirir: “En büyük şansım üç yıl Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olmam. Örneğin Recaizade’den Proust’a, Gide’e, iyi müziğe atlayarak anlattığı derslerin ve ara sıra özel konuşmalarımızın yazarlık mizacımda büyük etkisi olduğuna inanıyorum.”

4. Üniversiteyi bırakmak zorunda kalır

Ancak Atılgan’ın üniversite günleri sınırlıdır. Çünkü babası okulun ikinci yılında kendisine para gönderemeyeceğini bildirir. Öğretmen olma hayalini gerçekleştirebileceğini düşündüğü ne yol var ise onu yapar Atılgan.

Önce Yüksek Öğretmen Okulu’na başvurur ancak başvurusu kabul edilmez. Reddedilme gerekçesi ikinci sınıf öğrencisi olmasıdır. Bunun üzerine Askeri Öğretmen Okulu’na kaydolur. Bu yıllar, politik olarak da aktif olduğu yıllardır. Komünist Partisi üyesidir ve öğrenci birliklerinin antifaşist görüşlerini paylaşır. Okulu 1944 yılında tamamlar. İstediğine kavuşmuş ve öğretmen olmuştur. Manisa Akşehir’de bulunan Maltepe Askeri Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğine başlar.

5. “Öğretmenliği çok sevmiştim”

Ancak Komünist Partisi üyesi olduğu gerekçesiyle İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından cezalandırılır. On ay iki farklı hapishanede yatar. Bununla da kalmaz cezası; ordudan ve öğretmenlikten atılır.
Bir daha öğretmenlik yapamayacaktır. Hayatı boyunca bunun uhdesi ile yaşar. Hatta yıllar sonra kendisine yöneltilen “Bir daha dünyaya gelecek olsaydın roman mı yazmak isterdin?” sorusuna “Öğretmen olmak isterdim, öğretmenliği çok sevmiştim” diye cevap verir.

6. Köye dönüş ve rutin hayat

Şehirdeki hayat onun için anlamsızlaşır. Köyüne döner ve çiftçilik yapmaya başlar. Yusuf Atılgan’ı alışageldiğimiz yazarlardan ayıran noktalardan biri de, hayatı yaşama biçimidir. Belki de bu yüzden Türk edebiyatının en fazla merak uyandıran isimlerindendir. 30 yıl Manisa’da yaşar Atılgan. Köydeki rutin hayatın bir parçası olur.
Köye taşındıktan üç yıl sonra annesine yardımcı olan köylüsü Sabahat ile evlenir. Tarladaki işleri bitince kahveye gider, briç ve satranç oynar. Arkadaşları ile biraz sohbet eder ve evine geri döner. Ama bu yıllarda bile okumayı, yazmayı bırakmaz. Yazdıklarını sadece kayınbiraderi Nevzat Çorum’a ve arkadaşı İhsan Bayram’a okutur.

7. Öykü yarışmasında birincilik

Aktif olarak beş yıl toprakla uğraşır Atılgan. Daha sonra edebiyat tutkusu ağır basar; 1952 yılında daha fazla okumak ve yazmak için topraklarının işletmesini arkadaşı Akif Taşçı’ya bırakır.
“Evdeki” ve “Kümesin Ötesi” adlı öykülerini, yakınlarının ısrarı ile Tercüman Gazetesi’nin açtığı öykü yarışmasına gönderir; yıl 1954’tür. “Evdeki” öyküsüyle birincilik kazanır; “Kümesin Ötesi” ise dokuzuncu olur. Ödülünü almaya gitmez. Zaten hikâyelerini kendi adıyla yarışmaya göndermez. Çok da önemsemez gibidir. Köydeki hayatına geri döner, bir yandan da Aylak Adam’ı yazmaya koyulur.

8. Ve Yusuf Atılgan Aylak Adam’ı yazdı

Türk edebiyatına damga vuran Aylak Adam’ın okurla buluşması yine bir yarışma vesilesiyle olur. 1958 yılında Yunus Nadi Roman Yarışması’na katılmaya karar veren Atılgan, yarışmaya yetişmek için Aylak Adam’ı bitirir. Yarışmadan ikincilik ödülü kazanan Aylak Adam, 1959 yılında Varlık Yayınları tarafından yayımlanır. Ertesi yıl da ilk öykü kitabı “Bodur Minareden Öte” raflara çıkar.

9. Okuyucu Zebercet’le tanışıyor

Artık edebiyat dünyasında ismi bilinen biridir Yusuf Atılgan. Buna karşılık o, köydeki mütevazı hayatına devam eder. Bir yandan da ikinci romanını yazmakla meşguldür; Anayurt Oteli…
1973 yılında yayımlanan Anayurt Oteli, Yusuf Atılgan’ın okuyucuya hediyesidir adeta. Onun yalın ve samimi dilini sevenler, Anayurt Oteli’ni de bağrına basar. Anayurt Oteli; adını ve karakterlerini, Atılgan’ın anılarından alır. Manisa’da Ana Vatan Oteli vardır ve Atılgan bu otelde konaklamıştır. Gerçekte Ana Vatan Otel’inin işletmecisi Zebercet, oğlu da Ahmet Efendi’dir. Kitapta bu durum tersine çevrilmiştir.

10. Bir okuyucusu ona kafayı taktı ve…

Anayurt Oteli’nin okuyucu ile buluşmasından bir yıl sonra Yusuf Atılgan bir kere daha evlenir. Bu kez eşi tiyatro oyuncusu Serpil Gence’dir. Aslında ilişkilerinin geçmişi oldukça uzundur. 15 yıldır görüşüyor, mektuplaşıyor, sevişiyorlardır.
Serpil Gence, Yusuf Atılgan’ı ilk Aylak Adam kitabı ile tanımış. Kitabı okuduğunda henüz 17 yaşında olan Gence, çok etkilendiği bu kitabın yazarıyla tanışmayı -kendi tabiri ile- kafasına koymuş.
Bu dönemi şöyle anlatıyor Gence: “Dedim ki ben bu adamı bulacağım. Körse de topalsa da fark etmez. Ondan sonra da ne olur ne biter bilemem. Aylak Adam’da da içten içe hissedersiniz; ‘hem çok hoş biri, hem tekin değil bu adam’ dersiniz. Korkutucu bir yanı vardır. Belki yaklaşabilirsiniz, belki ele geçirebilirsiniz ama sonuna kadar da problem olacak biri olabilir. Çok rasyonel şeyler değil tabii. Sadece sezgiler. Ama aradım. Üç ay kadar Ankara’da iz sürdüm. Bulamadım.”

“Kalktım İstanbul’a geldim. Bir arkadaşımın yardımıyla bir yayınevinden Manisa’nın bir köyünde yaşadığını öğrendim. Oturdum mektup yazdım. Çok gençtim, İstanbul’a gelmem bile sorundu. Manisa’ya gidemedim. O sırada Aylak Adam çok popüler olmuş, o da beş yüze yakın mektup almış. Hiç sevmezdi o tür şeyleri. Mektuplara baksın, cevaplar yazsın; ilgili değildi hiç. Bir tek bana cevap vereceği tutmuş. Sonra bir yıl kadar mektuplaştık. Sonra geldi İstanbul’da buluştuk.”

11. Köyden şehr-i İstanbul’a

Atılgan evlilik ile beraber köydeki hayatını bırakır ve İstanbul’a taşınır. Yayınevlerinde redaktör ve çevirmen olarak çalışmaya başlar. 1979 yılında da oğlu Mehmet dünyaya gelir. İki yıl sonra da çocuk kitabı “Ekmek Elden Süt Memeden” basılır. Üretmeye ve çalışmaya devam eden Atılgan’ın romanı, seneler sonra sinema ile buluşur.

12. Edebiyat sinemayla buluştu

Ömer Kavur, 1986 yılında Anayurt Oteli’ni sinema perdesine aktarır. Kavur bir söyleşisinde filme çekim sürecinden bahsederken Anayurt Oteli için, “Bunu sinemaya aktarmam gerekir diye düşündüğüm tek romandır diyebilirim. İliklerime kadar her şeyini duyumsadığım bir romandı” der.

13. Yarım kalan roman: Canistan

Yusuf Atılgan, son romanı “Canistan” üzerinde çalışırken geçirdiği kalp krizi nedeniyle 1989 yılında İstanbul’da hayata gözlerini yumar. Daha 68 yaşındadır. Ölümünden 11 yıl sonra Canistan, Yapı Kredi Yayınları tarafından basılır. Aslında kitabın adını “İşkence” olarak tasarlıyordu Atılgan. “Duruşma, yargıç, tanık ve sanık” adlı dört bölümden oluşan kitap, eski bir hesaplaşmayı anlatır.

Atılgan bu dönemde zorlu bir yazım süreci geçirir. Bir keresinde Enis Batur’a “Çok düzayak gidiyor” diyerek sıkıntısını aktarır. Bir süre sonra, kitabın “sanık” bölümünü tamamlayamadan aramızdan ayrılır. Ondan geriye sayıca az ama birbirinden kıymetli eserler kalır. Onun yalın ve samimi dilini özleyenler çevirip çevirip romanlarını okur. Bıkmadan, sıkılmadan her defasında yeni şeyler bularak.

14. Bonus: Yusuf Atılgan’dan mektup var!

Yusuf Atılgan, köyden İstanbul’a taşınmış olsa bile oradaki arkadaşlarıyla ilişkisini kesmemiş. Yakın arkadaşlarından Halil Şahan ile 1980-1988 yılları boyunca mektuplaşmış. Bu mektuplar yıllar sonra “Sevgili Halil Kardeş” adıyla yayımlandı.
Sevgili Halil Kardeşi’ne bu yıllar içinde tam 48 mektup gönderiyor Atılgan. Mektupların konusunu gündelik şeyler oluşturuyor. Köydeki ailesini soruyor, İstanbul’daki yaşantısını anlatıyor, oğlundan bahsediyor; zaman zaman da arkadaşına kitap gönderiyor. “Vedat Türkali’ye senin için son baskısından bir de Bir Gün Tek Başına imzalattım” diye yazıyor Atılgan bir mektubunda.
Bir diğer mektubunda da “Adam Yayınları’ndan toptan ayrılmak zorunda kaldığımızı sana yazmış mıydım? Neyse ay sonunda oradan ayrılıp aybaşında Can Yayınları’nda, Erdal Öz’ün yanında aynı koşullarda işe girdim. Yayınlara gelen kitapları okuyup dil düzeltmeleri yapıyorum. Şimdilik yorucu değil” diyerek Halil’le işle ilgili gelişmeleri paylaşıyor. Yusuf Atılgan’ın sevenlerine, özleyenlerine ilaç niyetine bu mektuplar.

kaynak: listelist.com