Bir sürü ölmüş kediyle bir arada yaşamayı seven o eski dostumuzu uzun uzun hatırlamakta ne fayda var. Şimdi onun saçları uzamıyor. Hiçbir şeyden haberi yok. Belki de uzun bir uykuya yatmıştır.
Geleceğe dair hiçbir soruma yanıt vermediğini biliyorum kaç gündür.Yanıtsız kalıyor sorum.Ben de gelecekle ilgili sorulardan kaçıyorum zaten.Telefon denen şeyi doğru düzgün kullanmadığını öğrendim buradayken.
Gecenin bir yarısı kapısına dayanmış on beş yaşında bir kız…Hay Allah! Sıkıntı sardı her yerimi. Yalnızca ikimizin bildiği şeyleri anlatmalı. Çok eski,otuz yıl önceki şeyleri…
Vazgeçme gururundan,
savur eteğini rüzgâra, yüzünde boş vermişliğin mağrur gülümsemesi,
Dokuz yıl önce, savcı yardımcısı Piyotr Sergeyiç ve ben, istasyondan mektupları almak üzere hasat zamanı, akşam üzeri, atla yola çıktık.
Oysa büyüyünce mutlu olacaktık
Belki de bu yüzden çoğumuz,
Öksüz ve yetim kaldık,
Sevdalarımız eksik duygularımız yarım,
Yüreklerimiz acı ile yaşadık.
Halikarnas Balıkçısı adıyla bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı‘nın kaleme aldığı Ege’nin Öfkesi isimli öyküyü sizlerle paylaşıyoruz.
Düşünsene! Düşünüyorum. Ben de bütün insanlar gibi doğar doğmaz her şey olabilme ihtimaline sahiptim. Her şey bir yere kadar yolunda, sonra her şeyi tepetaklak ediyorum.
Yamalı bir pantolon, şu dünya atlası
öylece çürümüşlük sarmalı…
herkes bir sınır koymuş kendine
“önünden ye!”
yiyebilirsen!
Sokaklar yaşanmışlık dolu, az ilerideki çöp tenekesinin orada Nazan’ı bıçaklamıştı satıcısı, yine karlı bir gündü, incecik bedenine o kadar kanı nasıl sığdırmıştı gariban, sokaklara karla karışık kan yağmıştı.