https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Bazı kitaplar vardır isimlerindeki ritim kendine çekiverir insanı “Moderato Cantabile* ” da böyle. Kitabın ritmi okumaya başlayıp bitirdiğiniz ana kadar size eşlik ediyor. 
Ben adını merak edip hemen sözlüğe baktım : “Hafif Ezgi” demekmiş.
MargueriteDuras Fransız Edebiyatı’nın en güçlü kalemlerinden. Adını “Sevgili” ile duyuran akabinde 1984’te Fransa’da Goncourt Ödülünü alan bir yazar. 
Kitaba gelince ; kitap , çocuğunu piyano dersi almaya götüren bir anne ile başlar.Birden yakınlarda bir kafeden gelen silah sesiyle ders bölünür. Koşarak oraya gidilir. Bir adam sevgilisini öldürmüştür. Kitabın kahramanı Anne Desbaresdes , bu hikayeyi çok merak eder. Ne olup bittiğini daha ayrıntılı öğrenmek için aynı kafeye her gün gitmeye başlar. İşte bu sırada kocasının yanında çalışan bir işçinin  -belli ki bu işçinin ona daha önceden ilgisi vardır-dikkatini çeker. Olay anını değişik şekillerde kurgulayarak o anı kendi anları haline getireceklerdir. Önce bir şarap kadehi eşliğinde başlayan arkadaşlık; daha sonra mutsuz bir evliliğin çözümlenmesine , hayata , aşka ve ölüme dair sohbetlere evrilir. Sanki artık onlarda bir sevgilidir ve tıpkı her sevgili gibi önce aşkın canlı evresine sonra tensel çekiciliğe sonra da sorgulamaya ve bitme aşamasına gelinir. Artık yaşanmışlık ile yaşanmamışlık birbirine karışmıştır. 
Ve bizler yazarın bize verdiği küçük tüyolardan onların yaşamlarını izleyen gözlemcilere dönüşürüz. Zaman zaman onları dışardan izleyen bar sahibi kadına ya da piyano öğretmenine.
MargueriteDuras , son derece etkileyici bir üslüpla neyin gerçek neyin kurgu olduğu sorusunu okura sordurur.
Kitap, sizi tıpkı “Moderato Cantabile” gibi hafif bir ezgi ile ağzınızda nefis bir tat ile ele geçirir.
Burada kitabı Türkçe’ye çeviren Alper Turan’a da çok teşekkür etmeden geçemem. Çünkü nefis, arı bir Türkçeyle bize kazandırmış bu romanı.
“Moderato Cantabile” yi bir yaz akşamı okursanız bir kadının göğsüne iliştiriverdiği manolyanın kokusu deniz kokusuna karışır belki kim bilir.

Kitap İnceleme: Nüket CEYLAN