Sağ elimde beş parmak Sol elim de beş parmak Say bak, say bak… Okul bahçesini çocukların şen şakrak sesleri…
Vedat içeri girip kapıyı ardından çarpınca bu penceresiz, basık salonda zaman durdu. Kadehlere içki dağıtan adam testiyi indirdi, karılan kartlar…
Kendini boşluğa bırakan koca kanatlı kelebek. Seni döne döne düşen bir yaprak parçası sansınlar istedin değil mi? Olabildiğince yükseğe uçup,…
Gecikmiş bir kışın en soğuk gecelerinden birini yaşıyoruz. Dışarıda hırçın bir rüzgar bütün kış esmemiş olmanın hıncıyla olacak, ne bulsa…
Üretildiğim ilk günden beri bir eşim vardı. Her zaman, her yere beraber giderdik. Fabrikadan çıktığımız gün birbirimize bağlandık. Fabrikadaki makinelerde…
Yirmi sekiz yaşındaydı Temir Abi. Uzun boylu, esmer ve yakışıklıydı. Yan çatmacıydı. Çocukluğundan beri konfeksiyonda çalışıyordu. Aslında o, bu “çocukluğundan…
Kafede çalan fon müziği ruhu dinginleştiriyor, insan sandalyeye oturur oturmaz fısıltıyla konuşma sakinliğine erişiyordu. Onu beklerken birkaç kitap karıştırdı sonra da bir sütlü kahve söyledi kendine.
Mahallemin sokakları hiç olmadığı kadar ıssız bu gece. Köselelerimin arnavut kaldırımlarda çıkardığı ses sanki herkes ölmüş de, bu dünyada bir ben kalmışım hissi veriyor. Ürperiyorum.
Elimdeki filede çırpınıp duran sıçanla beraber çukurdan çıkıyorum. Çukur dediğime bakmayın, dedemin babasının bile karnını doyurmuş olan yağ fabrikasını, biz ona “Şato” deriz, dolaşan borular zincirinin açıldığı yer.
Dizlerini kırıp çıplak ayaklarını altına almış, iki numara büyük terliği çıktı çıkacak ayağından. İpil ipil gözleriyle bir dedektif titizliğiyle etrafı tararken iki elini ağzına götürüp hohluyor ikide bir.