https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

                  VAROLUŞ SÜRECİNDE KAFKAYI ANLAMAK

              Kötülüğü bir kez içimize kabul ettik mi, artık kendi varlığına inanmamız için bizi zorlamayı bırakır

                                                                                                                                           KAFKA

Franz Kafka, modern edebiyatın en etkili figürlerinden biri olarak hem sosyal hem de edebi düşünce dünyasında derin izler bırakmıştır. Kafka’nın düşünce tarzını anlamak için onun yaşam deneyimlerini, yazılarını ve dönemin sosyal koşullarını bir arada değerlendirmek gerekir. Kafka’nın düşünce tarzının bazı temel noktaları vardır diyebiliriz.

Sosyal Düşünce Tarzı; Yabancılaşma: Kafka’nın eserlerinde bireyin topluma, bürokratik yapılara ve hatta kendine karşı yabancılaşması sıkça işlenir. Dönüşüm (Die Verwandlung) adlı eserinde Gregor Samsa’nın bir böceğe dönüşmesi, modern bireyin toplum karşısında kendini ne denli anlamsız ve yalnız hissettiğinin bir metaforudur. Bürokrasi Eleştirisi: Kafka, dönemin aşırı bürokratik sistemine büyük bir eleştiri getirmiştir. Dava (Der Prozess) ve Şato (Das Schloss) gibi eserlerinde bireyin bürokratik mekanizmalar karşısındaki çaresizliği ve bu sistemin anlamsızlığı gözler önüne serilir. Otorite ve Güç İlişkisi: Kafka, otoritenin birey üzerindeki baskıcı etkisini ve bireyin bu güce karşı çaresizliğini sıklıkla işler. Bu otorite; devlet, aile figürü ya da soyut bir kavram olabilir.

Edebi Düşünce Tarzı; Absürtlük, Kafka’nın eserleri genellikle absürt olay örgülerine ve gerçeküstü durumlara sahiptir. Ancak bu absürtlük, bireyin gerçek dünyadaki anlamsızlıkla başa çıkma çabalarını yansıtır. Minimalizm: Kafka’nın anlatım dili sade ve doğrudandır. Karmaşık duyguları ve durumları, yalın ama etkileyici bir dille aktarır. Varoluşçuluk: Kafka, Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi filozoflardan önce varoluşçu düşüncenin edebi temellerini atmıştır. Bireyin kendi varoluşunu sorgulaması, özgürlük arayışı ve hayatın anlamını bulma çabası eserlerinde sıkça görülür. Belirsizlik: Kafka’nın eserleri genellikle açık uçludur. Olaylar ve karakterler okuyucunun yorumuna bırakılır; bu da gizemli bir atmosfer yaratır.

Sosyal ve Edebi Düşüncenin Kesişimi; Kafka’nın düşünce tarzı, modern insanın varoluşsal sıkıntılarını ve toplumsal yapıların birey üzerindeki etkisini edebi bir dille ifade etmeye dayanır. Onun eserleri; bireyin yalnızlığını, çaresizliğini ve toplumsal düzenle çatışmasını hem evrensel hem de zamansız bir biçimde yansıtır. Kafka’yı anlamak, sadece eserlerini okumak değil; aynı zamanda dönemin ruhunu, bireyin sosyal ve psikolojik mücadelelerini kavramayı gerektirir. Bu yönüyle Kafka hem edebi hem de felsefi düşünce dünyasında eşsiz bir yere sahiptir.

Kafka, Yahudi bir aileden geliyordu ve dönemin Avrupa’sında antisemitizm oldukça yaygındı. Bu durum, onun hem Yahudi kimliğiyle hem de genel olarak kimlik meseleleriyle derin şekilde ilgilenmesine neden olur. Yahudi cemaatine bağlı olmamasına rağmen, kendini ne tam Yahudi ne de tam Alman olarak görmesi, eserlerindeki yabancılaşma temasını güçlendirir. Kafka, modernizm edebiyat akımının bir parçasıydı. Modernizm; bireyin iç dünyasını, yabancılaşmayı ve toplumun anlam kaybını sorgulayan bir akımdır. Kafka, hayatı boyunca babasıyla zorlu bir ilişki yaşamıştır. Babasının otoriter tutumu, eserlerinde otorite ve güç temalarının sıkça yer almasına neden olmuştur. Tüberküloz nedeniyle sağlık sorunlarıyla mücadele etmiş ve 41 yaşında hayatını kaybetmiştir. Kısa yaşamı boyunca toplumun ve modern dünyanın birey üzerindeki baskılarını eserlerine yansıtmıştır.

Dönüşüm Eseri Üzerine;

Kafka’nın en uzun ve en tanınmış öyküsü olan Dönüşüm, ilk kez 1915’te Die Weissen Blätter adlı aylık dergide yayımlanmıştır. Türü “absürt kurgu” olarak kabul edilir. Yayımlanmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmesine rağmen hâlâ tüm dünyada en çok okunan kitaplar arasındadır. Kafka, 17 Ekim 1912’de Felice Bauer’e gönderdiği mektupta, Amerika romanı üzerinde çalıştığını fakat ilerleyemediğini, bu yüzden bir öykü yazarak ara vermek istediğini yazar. İşte Dönüşüm böyle ortaya çıkar. 1912 de oluşturduğu ve tüm eserleri içinde belirleyici yere sahip bir hikayedir. 1915 de Beyaz Sayfalar adlı dergide yayımlanmıştır. Hikâyenin ilk sayfalarında Gregor’un neden böceğe dönüştüğü açıklanmaz. Okuyucu, öykünün büyülü havasına kapıldığında, bu sorunun yanıtını aramaktan vazgeçer. Kafka, bu öyküyle kendi varlığının bir tablosunu alegori yoluyla çizmek isterken, bu tablonun sınırlarını silmiştir. Böcek sadece bir pazarlamacıyı değil, aynı zamanda Gregor’un kendisini temsil eder. “Despot- kölelik’’ ilişkisi olarak gördüğü anne-baba-çocuk ilişkisi kıskacında aldığı eğitim, onun kişiliğinde ciddi etkiler yaratmıştır. Tam da bu noktada “Dönüşüm’’ eserinde bunun dışarıya olan yönelimini yaratmıştır. Kafka, öyküyü üç bölüme ayırmıştır: Gregor’un mesleğiyle ilişkisi, ailesiyle ilişkisi, kendi iç dünyasıyla yüzleşmesi.

Gregor, kapitalist düzenin modern kölesidir. Ailesi bir zamanlar patrondan borç almış, Gregor’un emeğiyle bu borcu ödemeye çalışmaktadır. Paradoksal biçimde, kölelikten kurtulmak isteyen Gregor, insanlığını kaybederek bir böceğe dönüşür.

Anne ve babası, Gregor’un çalışmasını adeta sömürmüştür. Baba Samsa, küçük burjuva sınıfından sıradan bir otorite figürüdür. Gregor’un işine düşkünlüğü, babası tarafından istismar edilmiştir.

Samsa ailesinin en dikkat çekici üyesi kız kardeşi Grete’dir. Grete, başlangıçta Gregor’a en insancıl yaklaşan kişidir. Ancak zamanla ailesinin tarafına geçerek Gregor’un yalnızlığını derinleştirir.    Kız kardeşinin saf değiştirip anne -babası tarafına geçmesi yalnızlaşmasını bize gösterir. “Oysa kız kardeşi bir güzel çalıyordu ki! Başı yana eğilmiş, gözleri, dikkatle ve mahzun, nota çizgilerini izliyordu. Gregor sürünerek biraz daha ilerledi, belki kız kardeşiyle göz göze geleceğini umarak başını yere yakın tutuyordu. Müzik onu bu kadar duygulandırdığına göre, kendisine bir hayvan gözüyle bakabilir miydi?’’(syf.58)

Gregor’un dairesel hareketleri, sonsuzluğu simgeler. Bu hareketlerin sonu, onun ölümüyle gelir. “…Bu bir elmaydı, hemen bunu bir ikincisi izledi; Gregor korkudan olduğu yerde durdu, bundan böyle koşmak yararsızdı, çünkü babası onu elmayla bombardıman etmeyi kafasına koymuştu.” (s. 47) Elma burada önemli bir simgedir. Bilgi ağacı, ilk günah ve yitirilmiş cennet gibi dini imgeleri çağrıştırır. Ancak öykü, daha çok psikoanalitik ve sosyolojik katmanlar içerir. Kafka, Gregor’la çözülmesi zor bir karmaşayı temsil eder. Nesneleşme süreci, bireyin her şeye karşı yabancılaşmasını yaratır.

Öyküde bir dönüşüm değil, dönüşüme uğramış bir kişinin hikâyesi anlatılır. Kafka’nın ailesiyle olan ilişkisi, Yahudi kimliği, içinde yaşadığı toplum ve siyasal ortam, onun çevresine yabancılaşmasına neden olmuştur. Babasıyla olan despotik ilişkiden dolayı psikolojik sıkıntılar yaşamış ve sosyalleşme konusunda ciddi sorunlar yaşamıştır. Bu nedenle, Kafka’nın eserlerinde baba figürü çoğunlukla otoriter ve baskıcı olarak tasvir edilir. Dönüşümde de baba, oğlunun emeğinden geçinen bir parazit gibi resmedilir.