https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Yeraltı Edebiyatı Nedir?

Yeraltı edebiyatı (underground literature); 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında temelleri atılan, aykırı, eleştirel, görece ahlaksız ve otorite tanımaz bir edebiyat akımıdır. Daha çok alkol, seks, küfür, uyuşturucu, suç, transeksüellik, evsizlik, işsizlik, çarpık ilişkiler ve hayvansal dürtüleri, dahası konuşmadıklarımızı ve/veya konuşamadıklarımızı anlatmaktadır.

Geleneksel açıdan “normal” kabul edileni dışlayan yeraltı edebiyatı, toplumsal olarak kabul gören herşeyi de reddeder. Çünkü, yeraltı edebiyatına göre “normal” olan, toplumsal olarak dayatılandır ve dolayısıyla da itaatkar olma, boyun eğme ve özgür olmamakla ilgilidir. Ancak yeraltı edebiyatı; boyun eğmemenin, başkaldırının, takdir edilmemenin, düzensizliğin, dışlananların, ayıplananların edebiyatıdır.

Ancak tüm bunlara rağmen “yeraltı edebiyatı, sınırları tam çizilebilmiş bir alan değildir. Bu sahada yapılan çalışmalar da oldukça sınırlıdır. Sistemle barışık olmayan bir yönü vardır; aynı zamanda mevcut değerlere karşı çıkar. Toplumun sahip olduğu değerler bir anlam ifade etmez.” (Türkmenoğlu, 2013, s.2453).

Yeraltı Edebiyatı’nın ilk örneklerinin, Gotik Edebiyat ürünleri olduğu kabul edilir. “Gotik Edebiyat, temelde korku duygusuna dayanır. Korku ise insanın en temel ve ilkel duygularından biridir. İnsanın bireysel korkuları olduğu gibi, toplumsal ve dinî korkuları da vardır. Aydınlanma çağının getirdiği akılcılık ile birlikte korku anlayışı da değişir. Artık akıl dışı olduğu için korku duygusu dışlanır. Günümüze yaklaştıkça korkunun da biçim değiştirdiği görülür. Günümüz insanının en büyük korkusu ise yabancılaşma ve yalnızlıktır. İnsanı bu korkulara iten ise kendi eliyle büyüttüğü teknolojidir.” (Karataş, 2010, s.92).

Yeraltı Edebiyatından Bir Kaç Örnek

Marquis de Sade

Aykırı yazıları yüzünden onlarca kez tutuklanan, gözaltına alınan ve akıl hastanesine kapatılan Marquis de Sade‘in eserleri, bu alanda yazılmış en önemli eserler arasında sayılmaktadır.

Yatak Odasında Felsefe: Defalarca sinemaya uyarlanmış ve özgür düşüncenin doruğu kabul edilmiştir. Ancak felsefik notlardan ziyade ahlak dışılığın en aşırı dozunu aktarmaktadır.

Ensest: Zengin, yakışıklı, zeki, ancak tamamen ahlaksız bir adam olan Monsieur de Franval’ın dindar bir kadınla evlenmesi ve bu evlilikten doğan kızını “özgür” olarak yetiştirmeye karar vermesini anlatır. Ancak bu “özgürlük”, kızının gizli aşığı olma noktasına kadar gitmektedir.

Sodom’un 120 Günü: Sinemaya da uyarlanmış kitaplarından biridir. Kitap aslında tam olarak bitirilememiştir. Ancak bu haliyle bile, dünya edebiyatının en önemli eserleri arasına girmiştir. Gerçek bir şeytanla yüzleşmek isteyenlerin okuması gereken bir kitap diye anılır.

Charles Bukowski

Yeraltı edebiyatınının sevilmesinde belki de en fazla payı olan yazar. Amerikalı yazar ve şair Charles Bukowski’nin eserlerinde daha çok depresyonu ve alkolizmi konu almasının nedeni kendisinin de bu yaşam tarzını seçmiş olması gösteriliyor. “Factotum”, “Pis Moruğun Notları”, “Kadınlar” adı eserleri kendisini dünya çapında meşhur eden en önemli kitaplarından bazıları.

Factotum: Bukowski’nin en karakteristik ve cüretkar kitabıdır. Kitaptaki neredeyse tüm bölümler birilerinin kadeh kaldırmasıyla ve okuyanı kıs kıs güldürerek bitmektedir. Kitabın sinema uyarlaması 2005 yılında Bent Hamer‘in yönetmenliğinde perdeye aktarıldı.

Pis Moruğun Notları: Bukowski’nin kültleşen öykülerini içeren en eğlenceli eserlerinden biridir.

Kadınlar: Bukowski’nin kadınlarla olan ilişkisini ve özellikle de cinsel hayatını tüm çıplaklığıyla anlattığı kitaptır. Yazar, kitapta bahsedilen kadınlardan kitabı yazarken izin almadığı için eleştirilmiştir.

Chuck Palahniuk

İlk olarak “Dövüş Kulübü” adlı kitabının sinema uyarlamasıyla ünlendi, desek sanırım yanlış olmaz. Yazarın diğer kitaplarından “Tıkanma” ve “Gösteri Peygamberi” de yeraltı edebiyatının en önemli örneklerinden.

Tıkanma: Tıp Fakültesi’nden atılan Victor Mancini‘nin sıkıcı hayatına renk katmak ve para kazanmak için, lokantalara gidip yemekten boğulma numarası yapmasını ve böylece kendisini kurtaran kişinin kendisinden sorumlu olmasını sağlamasını konu alıyor. Viktor, kendisini kurtaran kişinin kahramanlaşmasına yol açarak, kişinin kendisine sık sık yardım etmesini sağlıyor. Arkadaşlarına da gururla anlattığı hikayelerinin yanında, seks bağımlılığı ve annesinin hastalığı da esere ilginç detaylar katıyor.

Gösteri Peygamberi: Yalnızlık, yabancılaşma, şiddet, pornografi, tüketim ve şöhret açlığının yazıya dökülmüş hali diye özetleyebiliriz.

Tristan Hawkins

1997 yılında ani bir astım krizi sonucunda vefat eden Britanyalı yazar Tristan Hawkins‘in iki romanı bulunuyor: “Isis” ve “Anarşist”.

Isis: Özellikle reklam yazarlarının okuması gereken bir kitap, çünkü; genç, yetenekli, zengin ve başarılı bir genç reklam yazarının, iş dünyası ile kanlı bir aşk macerası arasında yaşadıklarını anlatıyor.

Anarşist: Kalp krizi geçirmesinin ardından hayata karşı tüm algıları değişen orta yaşlı bir adamın duygularını, düşüncelerini ve yaşadıklarını anlatıyor.

Dragan Babic

En önemli romanı “Son Sürgün”. Yazar, toplumun ahlaki duygularını rencide ettiği gerekçesiyle bir dönem Türkiye’de yasaklı kalanlardan… Daha sonra aklandı.

Son Sürgün: Toplumun içinde yaşamaktansa uçurumun kenarında seksek oynamayı seçen, hırsızlıkla geçinen, uyuşturucuyu seven, seks bağımlısı anti-kahramanları anlatıyor.

Ola Bauer

1999 yılında kanserden vefat eden yazarın çok sayıda romanı var. Türkiye’de yayımlanan iki önemli eseri “Acemi Pezevenk” ve “Kuzey Gözcüsü”; Tom isimli aşık ve huzursuz bir hayat acemisinin maceralarını seri şekilde anlatıyor.

Philippe Djian

Ermeni kökenli Fransız yazarın çok sayıda roman ve kısa öyküleri var. Daha çok otobiyografik roman yazarı olarak tanınıyor. Türkiye’de “Eşiktekiler”, “Erojen Bölge”, “Betty Blue”, “Affedilmeyenler”, “Vay…” ve “Canım Cicim” isimli eserleri ile biliniyor.

Jean Genet

Kendisinin de roman gibi bir hayatı olan Fransız yazar. Evlilik dışı bir ilişkinin çocuğu olduğundan yetimhanede büyüyen yazar; 10 yaşından itibaren sık sık çeşitli suçlardan hapse girer. 1948’de Fransa’da hırsızlık nedeniyle bir daha yargılandığında ömür boyu hapise mahkum edilir. Hapiste yazdığı “Çiçeklerin Meryem Anası” adlı romanı André Gide ve Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çeker ve bu yazarların cumhurbaşkanına verdikleri dilekçe ile bağışlanır. Yazdığı kitaplar “Cenaze Merasimi”, “Paravanlar”, “Sıkı Gözetim”, “Sevdalı Tutsak”, “Denizci”, “Çiçeklerin Meryem Anası”, “Hırsızın Günlüğü”, “Balkon” “Zenciler”, “Gülün Mucüzesi”…

Octave Mirbeau

Yazarın sanırım en dikkat çeken özelliği, hayatı boyunca sürekli siyasi görüş değiştirmesi. Bir dönem aşırı sağcıyken, bir dönem cumhuriyetçi sola yönelmiş ve görüşlerini yapıtlarında sertçe dile getirmiştir. Sağcı olduğu dönemde kadınlara karşı ve ırkçı söylemler geliştirdiği için kendisini sevmesem de, düşüncelerini sürekli sorgulaması ve bir düşünceye takılıp kalmamasını takdir ettim açıkçası. Türkçede önemli eserleri “Oda Hizmetçisinin Günlüğü” ve  “İşkence Bahçesi”.

Yeraltı edebiyatından diğer örnekler:

Ingvar Ambjornsen – Tavandaki Kukla
Claude Jucas – Gönüllü Sürgün-Suerte
Ingvar Ambjørnsen -Gece Gündüzü Düşlüyor
Lynn Crosbie – Dün Gece Nerede Uyudun?
Will Self – İzmarit
A. C. Weisbecker – Kozmik Haydutlar
Aykırı edebiyat okumak güzeldir.

Kaynaklar:
Karataş, Evren (2010). Türkiye’de Yeraltı Edebiyatı ve Hakan Günday’ın Romanlarında Yeraltı Edebiyatının İzleri. ZfWT Vol. 2, No. 1, s.89-113
Türkmenoğlu, Sevgül (2013). Yeraltı Edebiyatı Bağlamında Bir Karşılaştırma: Dövüş Kulübü ve Kinyas ve Kayra. International Periodical Forthe Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 8/9 Summer 2013, s. 2453-2463.