
Değerler nasıl oluşur?
Değerler eğitimi önce ailede başlar. Çocuk doğduğundan itibaren, kendini, yapabileceklerini ya da yapamayacaklarını, ailesinden gördüğü davranışları taklit ederek öğrenir. Çocuk ilk değerler eğitimini aileden alır ki, bu eğitim kişilik gelişiminin, değer oluşumunun ve toplumsallaşmanın temelinin atıldığı, kritik dönemlere rast gelir. Değerleri içeren kültürün aktarımında da bütün değerlerin özündeki sevgi değeri öncelikle ailede karşılanır. Çocuk için, özellikle anne sevgisi çok önemlidir. Anne sevgisinden mahrum büyüyen çocuklar, diğer ihtiyaçları karşılansa bile dokunma ve sevme ihtiyacı doyurulmadığı için, psikolojik açıdan tutarsız davranışlar gösterebilir.
Çocuk, içine doğduğu ailede, ne gördüyse onu yapar. Benim gençlere tavsiyem şu yönde oluyor; yanınızda 7:24 bir kayıt cihazı var, siz ne yaparsanız ne söylerseniz onu kaydediyor, uygun zaman ve ortamda onu kullanıyor. Bunun bilincinde olun ve özellikle bir insan yetiştirdiğinizin farkında olarak çocuğunuza doğru model olmaya çalışın. Çocuğunuza öğretmek istediğiniz davranış, huy, alışkanlık, kişilik özellikleri, değerler neyse önce siz yapın, bunu görsünler. Çünkü çocuklar söyleneni değil, yapılanı yaparlar. Onların dünyaya gelmelerini biz sağlamış olabiliriz, bizim genetik yapımızdan alan, bize benzeyen, bizim yetiştirdiğimiz ama bizden farklı bireyler olarak ne kadar görebiliyoruz? Onlara ayrı bireyler olarak ne kadar saygı duyuyor ve bunu gösteriyoruz? Biz çocuklarımıza önce sevgi, saygı, güven, sorumluluk ve cesaret vermeliyiz. Bizim görevimiz, doğru model olarak, temel değerleri vererek, koşulsuz sevgi ve temel güven duygusu sağlayarak onları hayata hazırlamaktır. Zamanı gelince yuvadan uçmalar için.
Dalai Lama şöyle söylüyor: “Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri dönebilmeleri için kökler verin. Ve de yanınızda kalmaları için nedenler”.
Karakter ve değerler insanın özüne yapılan yolculuktur. İnsanın özüne inince onun doğuştan getirdiği karakterin yapı taşlarını görürüz. Bunlar öz denetim, öz bilinç, empati ve dürüstlüktür. İçine doğulan ailenin, karakterin bu yapı taşlarının oluşumunda büyük bir etkisi vardır. Burada ailenin gösterdiği saygı, sevgi, güven, hoşgörü vb. değerler sayesinde çocuğun karakteri şekillenmeye başlar. Sonra çevre ve okulda gelişmesine olumlu ya da olumsuz katkı yapar.
Gelişim, doğum öncesi dönemde başlayıp ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Gelişimin hızı her yaşta aynı değildir. Bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal alanlardaki gelişmeler farklı zamanlarda, farklı hız ve ölçüde seyreder. Gelişimde bireysel farklılıklar vardır. O yüzden her çocuğun, herhangi bir gelişim evresindeki ilerlemesi diğerlerinden farklıdır. 0 – 8 yaş öğrenmenin, gelişimin temelinin atıldığı ve büyük oranda tamamlandığı dönemdir. Gelişimde kritik dönemler vardır. Bu dönemde çevreye duyarlılık artar, hazır bulunuşluk üst düzeyde olur. O davranışı öğrenmeye ya da kazanmaya ilişkin, en yüksek potansiyele sahip olduğu dönemdir. Elde edilen olumlu ya da olumsuz yaşantılar kalıcı izler bırakır.
Çocuklarımıza nasıl hitap ettiğimiz, çocuklarımızın kişilik yapısını oluşturur. Araştırmalar prenses, prens, aşkım gibi sözlerle seslenilmesinin çocukların kişilik gelişiminde, ahlaki gelişiminde olumsuz kalıcı izler bıraktığını söylüyor. Kendine saygının temelleri çok erken dönemlerde atılır. Bebek, anne baba tarafından gerçekten sevildiğini, gereksinimlerinin karşılandığını ve onlara rahatsızlık vermediğini hissederse, kendine ve çevresine karşı güven duyar. Çocuklar 1-2 yaşları arasında memnuniyetlerini ustalıkla ifade edebilirler ve yetişkinlerin değerlendirmelerine karşı duyarlıdırlar. Başlangıçta bunu ağlayarak gösterirler, her şey için farklı tonda ağlarlar, anneler bunu zamanla anlar ve ihtiyaçlarını karşılarsa, gerçekten sevildiğini hisseder. Anne babasına güven duyarsa, özgüveni gelişir. Bu konuda değerli hocamız Doğan Cüceloğlu’nun da dediği gibi: “İnsanın çocukluğu ana vatanıdır”. Her şey orada başlar, bunun bilincinde olup elimizden gelenin en iyisini yapabiliriz. Çocuk görür, çocuk yapar. Çocuk ne görürse, onu yapar. Biz çocuğumuza nasıl davranırsak, o da arkadaşına, çevresindekilere, oyuncak bebeğine aynı şekilde davranır. Çocuk ailenin kopyasıdır, aynasıdır.
Değerler, insanların tutum ve davranışlarını yönlendirme ve göstermede önemli rol oynarlar. Bireylerin önemli problemlerini ve o kişinin benimsedikleri değerler hakkında güvenilir bilgileri dikkate almadan anlamak, değerlendirmek ve yorumlamak zordur. Değerlerin insan yaşamındaki önemi ve etkisi açıktır. İnsanın ailesinde başlayan değer eğitimi okul ve çevreyle desteklendiğinden bahsetmiştik. Kişilik gelişiminin önemli bir evresi olan, okul öncesi eğitim döneminde değerler eğitimi bu anlamda ön plana çıkmakta, pekiştirerek hedef değerlerin, kalıcı davranışa dönüştürülmesinde eğitimin önemli bir aşamasını oluşturmaktadır. Toplumsal yaşamın devamının sağlanmasında, bireylerin yetiştirilmesinde önce aile sonra okul ve çevrenin katkısı büyüktür. Bunun bilincinde olup, herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirdiği zaman toplumların sağlıklı yönde gelişmesi sağlanmış olur.
Günümüzde, bu kavramın bu kadar üzerinde durulmasının nedenlerinden en önemlisi, küreselleşme ve küreselleşmenin ortaya çıkardığı yarışmacı, rekabete dayalı insan ilişkileri nedeniyle, dayanışmacı insan davranışlarından gittikçe uzaklaşılmasıdır. Hızlı gelişen teknoloji ile değerler büyük bir dönüşüme uğramıştır. Bu da ilişkilerimizi, hayata bakışımızı, örf, adet ve geleneklerimizi, kültürel dokumuzu etkilemiştir. Teknolojinin gelişimiyle, bilgiye ulaşımın kolaylaşması, bilgi kirliliğini artması, insanların sağlıklı bilgiyi ayırt etme becerisinin olmaması, sınırların ortadan kalkması, bireyselleşme ile beraber kavram karmaşası içinde insanların birbirlerinden ve gerçeklikten uzaklaşıp, sanal aleme girmesine neden olmuştur. Teknolojik gelişmeye, bilgi kirliliğine kültürel yapımız ayak uyduramamış, toplum yozlaşmaya başlamıştır. Bu yozlaşma toplumu derinden etkilemiş, ailelerin yapısında önemli değişimlere sebep olmuştur. Tabii ki bu durum çocukların gelişimine büyük etkileri olmuş, kök değerlerimizin ve evrensel değerlerin gelecek kuşaklara aktarımı ile ilgili ciddi kaygılara yol açmıştır.
Kök değerlerimiz nelerdir?
- Adalet,
- Dostluk,
- Dürüstlük,
- Özdenetim,
- Sabır,
- Saygı,
- Sevgi,
- Sorumluluk,
- Vatanseverlik,
- Yardımseverlik.
Değerlerimizden, omurgamızın temeli olarak bahsettim. Gerçekten de hayatımızın her aşamasında, olmazsa olmaz değerlerimiz vardır. Çocuğun aileden okuldan, çevreden görerek oluşturduğu değerleri, onun bütün hayatının şekillenmesinde etkilidir. Arkadaşlık ilişkileri, meslek seçimi, eş seçimi, olaylara, hayata karşı duruşu, kendi farkında olsun ya da olmasın, değerleri doğrultusunda aldığı kararlardan oluşur. Eğer, aldığı kararları, değerleriyle uyuşmuyorsa hayatı kâbusa dönebilir. Örneğin: Adalet duygusu yüksek birinin, bozuk bir sistem içinde çalışmak zorunda kalması onun işiyle değerleri arasında sıkışıp kalmasına ve mutsuz olmasını sebep olur. Öğrencilerimle yaptığım çalışmada şunu gördüm: Çocuklar, genelde annenin ya da babanın değerlerinden birini almaktadır. Aile içi değerler birbirine yakınsa daha uyumlu, paylaşımcı, sağlıklı bir aile ortamı olabilmektedir. Eşlerin, değerlerinin farkında olarak birbirlerinin değerlerini saygılı olup ortak aile değerleri oluşturabilmeleri gerekir. Sağlıklı bir aile kurmak da sağlıklı çocuklar yetiştirebilmek için önemlidir…
“Dürüstlük pahalı bir mülktür, her insanda bulunmaz.”
Hz. Ömer
Kaynakça:
Ekşi, Halil. Katılmış, Ahmet. Uygulama Örnekleriyle Değerler Eğitimi, Ankara, Nobel akademik yayınları ,2016, s: 55. 56. 59. 60.)
Dilmaç, Bülent. İnsanca Değerler Eğitimi, Ankara, Nobel yayınları, 2002, s: 2)
Ömeroğlu, Esra. Sap sağlam, Özkan. Okul Öncesi Dönemde Karakter ve Değerler Eğitimi, Ankara, Pegem akademi, 2016.s: 7).
Ekşi, Halil. Katılmış, Ahmet. Karakter Eğitimi El Kitabı, Ankara, Nobel akademik yayınları, 2015, s: 12. 13.