https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Ünlü yönetmen Grant Sputore yönettiği bilimkurgu-gerilim filmi I Am Mother son yılların en ilginç ve sürükleyici yapımlarından biri oldu. 2019 yılında vizyona giren film Avustralya yapımı niteliğini taşırken bilim kurgu gerilim türündedir. Filmin oyuncu kadrosunda ise Oscarlı oyuncu Hilary Swank başta olmak üzere Clara Rugaard ve Rose Byrne yer alıyor. I Am Mother’ın annelik görevini üstelenen robotu Mother’ı (Anne) Rose Byrne seslendirirken robota Luke Hawker hayat veriyor. Daughter (Kız) olarak farklı yaşlarda farklı oyuncuları görsek de filmin büyük bir bölümünde Kız olarak Clara Rugaard’ı ve Women (Kadın) olarak Hilary Swank’ı izliyoruz.

I Am Mother senaryosunda yer alan ters köşelerle ve sürükleyici konusu ile adeta kendini izlettiriyor. 1 saat 53 dakika boyunca heyecanlı bir şekilde izleyeceğiniz filmin konusu uzak gelecekte geçiyor. Filmde anlatılan senaryoda insan soyunun tükenmesinin ardından bir droid tarafından yetiştirilen genç kız dünyada başka bir insanın olmadığını zanneder. Ancak genç kız başka bir insanla karşılaştığında bildiği her şeyin bir anda doğru olmadığını fark edecektir.

Korunaklı bir sığınakta yaşayan robot bedeni içindeki “Anne”yi seslendiren Rose Byrne, onun “Kızını” oynayan Clara Rugaard ve dışarıdaki kaotik bir ortamda yaşamını devam ettirmeye çalışan “Kadın” karakterini canlandıran Hilary Swank harika oyunculuklarıyla izleyicisini adeta büyülüyor.

Filmin ilk sahnesinde, kendimizi yüksek teknoloji, sığınak gibi bir yer olduğunu tahmin ettiğimiz bir koridorda buluyoruz. Çok geçmeden gelmeye başlayan bilgiler sonucunda nüfus yenileme tesisinde olduğumuzu, tesiste 63.000 insan embriyosu bulunduğunu ve mevcut insan nüfusunun olmadığını öğreniyoruz. Ardında da tesisin ve bir droidin uyandırılışını izliyoruz.

”Herkes ölürken sen bu kadar uzun süre hayatta kaldın. Sanki birisinin seninle bir amacı varmış gibi…”

Bir droidden ibaret olmayan yapay zeka, insanlığın kendilerini ve dünyayı yok etmelerine kayıtsız kalamayarak adeta insanlığı sıfırlayarak yeni bir başlangıç yapmaya karar verir. Şimdiye kadar insanlığı yok ederek dünyayı kurtarmayı amaçlayan yapay zekalar ile çokça karşılaştık. Ancak yeniden başlangıç aşamasını çok fazla görmedik. Üst bir insan ırkı yetiştirmek amacında olan yapay zeka kendisinin de dediği gibi anneliği öğrenebilmek için bir çocuk dünyaya getirmiştir. Filmin kırılma noktası, genç kızın dışarıda duyduğu sesler ve karşısına çıkan bir kadın (Hillary Swank) ile başlıyor. Yardım isteyen kadını içeri alan genç kızın hayatıyla birlikte izleyicinin de bakış açısı değişmeye başlıyor.

Yönetmenin en başarılı olduğu nokta ise görsel efektler olduğu aşikâr. Çok az mekan gösterilse de I Am Mother’ın Anne’si ekranda gerçekçiliğini hiçbir zaman kaybetmiyor. İnsan olmanın ne olduğunu sorgulayan bu film bilimkurgu sevenlerin kesinlikle göz atması gereken bir yapım. Son dönemin kısır döngüsü içinde hareket eden bilimkurgu filmlerine karşı güçlü bir senaryoya sahip.