https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Bazen hiç beklenmedik bir olay, yıllardır içimizde sakladığımız bir sırrımızı açığa vurmamıza neden olabilir. Yıllardır yüzleşmemek için en derinlerde sakladığımız bu sır o kadar kolay bir şekilde dökülüverir ki dilimizden, kendimiz bile şaşırırız buna. Korkarız hatta. Kendimize olan hakimiyetimizi bu kadar kolayca kaybedebildiğimiz gerçeğiyle yüzleşmektir bizi korkutan. “Ya,” deriz içimizden, “aslında sandığım kadar güçlü değilsem!”

İşte Kurdun Postu adlı ilk öykü kitabının ilk öyküsünde bu konuya değiniyor Batuhan Aşıktoprak. İnsanın belki bir ömür içinde sakladığı en mahrem sırrı bile bir anda açığa vuracak kadar zayıf olabileceğini göstermeye çalışıyor okuyucuya. “Çok güvenme zihninin derinliklerine ya da ketumluğuna, işte böyle alelade bir şeyden bahseder gibi dökülüverir her şey ortalığa.” diyor.

1994 doğumlu, henüz 26 yaşında bir yazar Batuhan Aşıktoprak. Çeşitli dergilerde yayımlanan öykülerinden sonra Kurdun Postu adlı dosyayla 2019 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin öykü dalında birincisi oldu. Ödüllerin şartnamesi gereğince dosyası kitaplaştırıldı. Bir “ilk kitap” fakat daha ilk okuyuşta okuyucunun ruh dünyasına hitap etmeyi başarmış yazar.

Kitap altı öyküden oluşuyor. İlk öykü olan Yabancı, kahramanın dedesinin yağmurlu bir günde ıspanaklarının üstüne boylu boyunca yığılmış yabancıyı bulmasıyla başlıyor. Dedenin ilk işi duvarda asılı duran tüfeği almak oluyor ama evdeki asıl otorite olan karısına, kahramanın babaannesine, yakalanıyor. Babaanne yabancıyı eve alıp iyileşene kadar ona bakmaya karar veriyor. Dede bundan oldukça rahatsız oluyor ama elinden bir şey gelmeyeceği için mızmızlanmak dışında başka bir şey yapamıyor. O gece büyük bir tartışma çıkıyor ve yabancı sabah kimseye fark ettirmeden geldiği gibi sessizce çekip gidiyor. Sabah uyanıp da durumu anlayan babaanne işte o zaman döküveriyor içindekini dışarıya. “Yazıklar olsun,” diyor, “yüreğinin bu kadar katı olduğunu bilseydim hiç kaçar mıydım sana?” Dedenin cevabını ise kitaptan direkt alıntılayayım.

Dedem, sanki evlilikleri boyunca bu sorunun gelişini beklemiş gibi, hiç vakit kaybetmeden cevap verdi: “Elbet kaçardın. Zaten sen, kendi kalbinin iyiliğiyle her gün övünebilmek için benim gibi bir adama kaçtın.”

Kitabın geneline işte böyle buz gibi diyaloglar hâkim lâkin yazar sıcak üslubuyla okuyucunun üşümesine kesinlikle müsaade etmiyor. Yeni yazarları destekleme konusunda oldukça hassas biri olarak size bu “ilk kitabı” listenize almaktan pişmanlık duymayacağınızın garantisini veriyorum.