https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Yönetmen koltuğunda Todd Phillips’in  yer aldığı, başrolünü Joaquin Phoenix’in  oynadığı ve bu senenin Oscar ödüllerinde 11 dalda adaylığı bulunan  Joker filmini izleyip de kaleme almamak olmazdı. Fazlasıyla beğeni aldığı kadar bir o kadar da eleştiri alan bu filmi seyretmeyenler ismini görüp de fantastik bir DC evreni beklentisinde olmasınlar. Joker psikolojik, sosyolojik buhranların etkisiyle,insan karakterinin nasıl acımasız bir canavara dönüştüğünün  adeta sanatsal bir göstergesi olmuş.Hayatı boyunca ünlü bir komedyen olmak isteyen Arthur Fleck palyaço mesleğiyle insanları güldürmeye çalışan, sinirsel rahatsızlığından kaynaklı rahatsız edici kahkaları olan,özgüvenini düşük ve çevresinde sinik bir profil çizerek karşımıza çıkıyor.Yaşadığı şehir olan Gottam Şehri ise  toplumsal düzenin bozulduğu,adalet ve güvenlik mekanizmasının yıprandığı,ekenomik sıkıntıların yaşandığı,en önemlisi Joker Arthur’un dediği gibi:”Dünyanın çivisi çıkmış” denilecek kadar insani ilişkilerin  çöktüğü bir düzende yer alıyor.Hem özel hem de iş hayatında yaşadığı zorbalıklar,yaşadığı hayal kırıklıkları onu suç dünyasına doğru iterek acımasız bir seri katile çeviriyor.Burada belirtmeden geçmek istemediğim ince bir nüansa değinmek isterim.Her tür trajik ya da bozuk düzenin mağduru olan insanlar  patlamaya hazır  canlı bir bombaya mı dönüşür ?Bunun cevabı şahsimce hayır fakat filmde yönetmen sanki karakterin yaptıklarını tasdik edercesine ya da  normal karşılamamız gerekiyormuş şeklinde Joker’i yüceltmiş.Bizler  filmin ikinci yarısına kadar psikopat bir katile ılımlı ve sevimli bir gözle baktık.Filmin  bu kadar tartışma yaratan süreç yaşamasının en önemli sebebi  de filmin anarşi yada suça dönük eyleme geçmenin önünü açan hem etkileyici hem tetikleyici sekanslara yer vermesi diyebiliriz.Sert eleştrileri bırakıp objektif gözle seyreden biri olarak aslında bu filmden çıkarmamız gereken çok büyük dersler var demeliyim.Arthur Fleck çocukluğundan beri şiddet görmüş ve yaşadığı travmalar onun üzerinde kalıcı psikolojik hasarlar açmış.Filmin ikinci yarısında neredeyse twist estiren Joker’in siyahi komşusuyla yaşadıkları ve annesinin dosyasını incelemesi sekansları beni etkilemedi dersem  yalan söylemiş olurum. Bunlar arasında filmi dikkatlice seyredenler tamamen bağlantılı bir döngü göreceklerdir. Bizi Joker’e bağlayan filmin sinamatografisi ya da Joaquin Phoenix’in muazzam oyunculuğundan ziyade,neler yaşamışsın da ne olmuşsun düşüncesini uyandırmasıdır.Psikolojik sorunlarını red etmeden tedavi sürecini kabul etmesi,gelecekle ilgili beklentileri ve hayalleri olması,ne kadar ezilse de çaba göstermesi onu önceleri masum ve haklı gösteren realiteler.
“Kimsenin umrunda değiliz”diyen bir terapist ve kullanmak zorunda kaldığı ilaçların ödeneklerini kesen bir siyasal düzen, onu toplumun önüne çıkarıp alay etmeye çalışan ünlü talkshowcu(Robert de Niro) ve en önemlisi belediye başkanı adayı Thomas Wayne’in(ileride Batman olacak çocuğun babası) tv programına çıkıp insanları aşağılayıcı konuşma yapması…İşte bütün bunlar dişli çarkların birleşimi gibi sadece güçlü insanların,zengin şahsiyetlerin ayakta kaldığı,acımasız  sistem düzeninin yarattığı bir canavarı ortaya çıkarıyor.Fleck özgüveni tavan yapmış,toplumda onu destekleyen ve hayranı olan kitlelere sahip ve  alter egosu ön planda ,acımasız katil Joker’dir artık. Sadece Joker’in doğuşu değil aynı zamanda Batman’in ortaya çıkış sürecinin tohumlarının atıldığı sekansa filmin kurgulanmasını çok başarılı buldum
Ben filmin örnek alınacak bir film olduğunu düşünmediğim gibi etki-tepki anlamında dikkat edilmesi gereken çıkışların olduğunu, özellikle sanki tek kişilik etkileyici bir tiyatro seyreder gibi Joaquin Phoenix’in neredeyse oynamamış yaşamış performansıyla kült film olabileceğine inanıyorum.
Filmin distopik  ve karamsar havasını yumuşatmak için seçilen soundtrackler  çok yerinde tercih demeliyim.
Dünyada Anti-kahramanlara karşı duyulan hayranlığın arttığı bir dönemde sinemaya konulması için Joker  karakterinden daha başka  güçlü ve doğru bir seçenek bu kadar etki yaratmazdı diyerek filmi seyretmeyenler için iyi seyirler dilerim.