https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg
Fernando Pessoa, Portekiz edebiyatının dehası desem yanlış bir terim olur mu? Sanmam.
“Huzursuzluğun Kitabı” ile benim başucu yazarlarımdan oldu. Dönüp dönüp sayfasını çevirdiğim, kütüphaneden iki kez alıp evire çevire okuyup okumalara doyamadığım yazarımın “Anarşist Banker” çıktığı zaman sabırsızlığımı anlatamam.
Dahi dememin nedenlerinden biri metinlerinin bilgece kurgulanması olmuştur. İşte kitabın adındaki ironiden de bu, ilk başta göze çarpar. Bir banker nasıl olur da anarşist olur?
Biri kapitalist terimin köşe başı ekonomistini temsil ediyorsa Anarşizm nasıl bu denklemde kendini bulur. İşte Pessoa, bu romanıyla (Aslında türü konusunda anlatı ya da novella daha doğru bir kavram olacak) bu olguyu bize sorgulatır. Öncelikle anarşizm nedir den yola çıkarsak, anarşizm:
Toplumsal otoritenin tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Temelde iki konu üzerinde duran anarşizm, toplumun yönetime ihtiyacı olmadığını ve hiçbir yönetimin gerçekten ve bireylerin rızası alınmadıkça meşru olamayacağını savunur.
Bu bilginin ışığında “Anarşist Banker”e gelirsek; iki kişinin karşılıklı diyologlarından oluşur. Bankerin karşısında olan kişi ona sorular sorarak nasıl anarşist olduğunu sorgular.
Bu kurgu felsefi sorgulamalar şekliyle antik çağ felsefe diyologlarını anımsatır; ama kitabın monolog halinde gitmesi onun yapısındaki sürükleyiciliğini bozmaz aksine merak duygusunu hep güçlü tutar. Yazarın nefis dili okuru daha çok kendine bağlar.
Banker, nasıl anarşist olduğunu anlatırken anarşizmin, doğada her şeyin olması gerektiği gibi yani insan tarafından ona zorla bir giysi giydirilmeden önceki hali gibi olduğunu savunur. Bunun için diğer doktrinleri seçmediğini söyler.
“Peki anarşist kimdir? İnsanları, doğdukları anda toplumsal bakımdan eşitsiz kılan adaletsizliğe isyan eden biri” (syf 8) der Banker.
Ve yine de toplumda gelişen tüm zorbalığa isyan eder.
“En büyük kötülük,daha doğrusu tek kötülük ,doğal gerçekliklere gelip yapışan uzlaşma ve kurgulardı…Toplumsal kurgular sayesinde şu ya da bu olunur.Peki ya bu toplumsal kurgular neden kötüdür.? Çünkü bunlar kurgudur, çünkü doğal değillerdir. (syf 10)
Fakat tüm bunların ışığında o anarşist eylemleri seçip insanları anarşizme ikna yoluna da gitmemiştir. Banker olmuştur. Evet, yazar tam da bu noktada bankeri de okura sorgulatır.
Zorbalık olarak nitelendirdiği sistemde kapitalist olup çıkan banker hala aksini ispat etme çabasındadır.
“Ben tüm dünya için savaşamam” der banker,-“anladım ki sadece kendim için bir şeyleri değiştirebilirim diye devam eder.-“Ben kendimi paranın efendisi kılarak, yani kendimi onun erkinden kurtararak özgürlük elde ettim” diye devam eder.
İşte bu noktada Pessoa’nın bilgeliği devreye girer. Kendisi için özgürlük alanı açtığını, dayanışmanın bireyleri ezik hale getirdiğini iddia eden banker bir yandan da özgürleştiğini savunmaktadır. Kendince zorbalığı alt etmiştir.
Pessoa, tüm bunları okuyucuya sade bir felsefe kullanarak anlatırken aynı zamanda tüm sistemlerin insan için nasıl bir dünya yarattıklarını, insanın doğası gereği içinde neleri barındırdığını roman boyunca okura tartıştırır. Çevirdiğiniz her sayfada yenileyen kafanızdan geçen binlerce soruya da cevap ararken bulursunuz kendinizi. İşte bu Pessoa’nın gücüdür.
Zamanın insana biçtiği rollerde kendini sürekli yenileyen insan olmak için uğraşan nitelikli edebiyatsever nitelikli edebiyatın felsefenin sorunlarını da kendi bünyesine taşıdığını bilir.
Peki tüm bu anarşizm güzellemelerine ise bir de tam tersi açıdan bakarsak şöyle deriz tıpkı kitaptaki anlatıcı-sorgucu gibi:
“Yavaş, yavaş! diye karşılık verdim bunun üzerine. Tüm bunlar çok hoş, ama görmediğiniz bir şey var. Yönteminizin uyması gereken koşullar, sizin de kanıtladığınız gibi yalnızca özgürlük yaratmak değil, aynı zaman da da zorbalık yaratmamaktı. Oysa Siz bunu yarattınız.
Vurguncu olarak, banker olarak, hayasız bir para babası olarak –kusura bakmayın ama bizzat Siz böyle nitelendirdiniz kendinizi-bal gibi de zorbalık yarattınız. Savaştığınızı iddia ettiğini bu toplumsal kurguların herhangi bir temsilcinizden bir farkınız yok”
 
 
İNCELEME: NÜKET CEYLAN
YAZAR: FERNANDO PESSOA
ÇEVİRMEN: IŞIK ERGÜDEN
SEL YAYINCILIK