https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Enheduanna
Yazılı edebiyatın erkek egemenliğinde yürütüldüğü bir gerçek. Kadın edebiyatçı sayısının azlığı ya da kadın edebiyatçıların yetkinliği hâlâ tartışılan bir konu. Acaba kadınlardan bir Shakespeare neden çıkmaz, yahut kadınların sayısı neden az bu derya deniz edebiyat aleminde? Bunu başka bir yazının konusu olarak bırakıp binlerce yıl önce edebiyata elini değdiren bir kadından bahsetmek istiyorum, Enheduanna’dan.

MÖ 2300 yıllarının birinde Akad kralı Büyük Sargon’un (ki kendisi tarihte bilinen ilk imparatorluğu kurmuştur) kızı olarak dünyaya gelen Enheduanna, babası tarafından Ur kentindeki Ekişnugal tapınağına başrahibe olarak görevlendirilmiştir. Aslen Akadlı olup Sümerlere kral olan Sargon’un büyük bir devlet kurması ve Akad kültürü ile Sümer kültürünü kaynaştırması için babasına yardım etmiş, Sümerlerin aşk tanrıçası İnannan için şiirler yazmıştır. Günümüze kadar gelebilen şiirleri Enheduanna’yı tarihte bilinen ilk kadın şair, bazı kaynaklara göre de ilk şair yapmıştır.

Enheduanna’nın varlığını haber veren ilk tarihî belge 1925 yılında Mezopotamya kazılarıyla ünlü arkeolag Leonard Woolley tarafından bulunur. 1995 yılında ise William W. Hallo ve J. A. Van Dijk adlı sümerologlar bulunan 50 tableti birleştirerek Enheduanna’ya ait bir şiiri tamamlamıştır. Bugün elimizde Enheduanna’dan kalan iki mühür, bir disk ve bazı tabletler vardır. Elde bulunan kalıntılar Pensilvanya Müzesi’nde sergilenmektedir.

 
Bir şairden bahsedip şiirlerine yer vermemek olmaz. Enheduanna’nın aşk tanrıçası İnannan için şiirler yazdığını söylemiştik. İşte bazıları:


Sen taşkın bir selsin dağlardan inen, 
Ah, her şeyden önce gelen, 
Ay tanrıçası İnanna, cennetin ve dünyanın tanrıçası! 
Ateşin kıvılcımlar saçıyor ve sıçrıyor halkımın üzerine. 
Bir hayvana binmiş hanım, 
An sana üstünlük veriyor, kutsal buyruklar; 
Ve sen işte böyle davranıyorsun. 
Bütün büyük ayinlerimizde sen varsın. 
Ama kim anlayabiliyor ki seni gerçekten?

… 
Hayatım alevler içinde. 
O beni dağlardaki böğürtlen dikenlerinde 
mecbur etti yürümeye. 
Sıyırdı başımdan, 
bir baş rahibeye yaraşan tacı. 
Bir hançer ve bir kılıç verdi elime, 
ve dedi; 
“senin için yapıldı bunların ikisi de, 
çevir onları hemen kendi öz bedenine”