https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Asıl adı Aleksey Maksimoviç Peşkov olan Maksim Gorki (1868–1936), Rus edebiyatının en önemli yazarlarından biridir.

“Gorki” sözcüğü Rusça’da acı anlamına gelir; bu bile onun dünyaya bakışını ve yazarlık çizgisini özetler. Nijniy Novgorod’da çok yoksul bir ailede doğmuştur. Küçük yaşta anne ve babasını kaybettikten sonra dedesinin yanında büyümüştür. Henüz çocukken çalışmak zorunda kalmış: ayakkabı tamirciliği, bulaşıkçılık, gemicilik, fırın işçiliği yapmıştır. Eğitimini kitaplardan ve deneyimlerinden almıştır; bu yüzden halkın içinden gelen bir otodidakt (kendi kendini yetiştiren) yazar olarak bilinir. Zor çocukluğu onun tüm eserlerine sinmiştir. Yoksulluk, ezilmişlik, ama aynı zamanda insanın onuru ve dayanma gücü Gorki’nin temalarıdır. Eserlerinde halkın sefaletini anlatır ama umudu da elden bırakmaz. Acı gerçeklerle birlikte insanın direniş gücünü de gösterir. Kahramanları genellikle yoksul, dışlanmış ama gururlu insanlardır. Toplumsal ve politik yönü ön planda olan bir yazardır. Çarlık Rusyası döneminde adaletsizliklere karşı yazmış, bu yüzden baskı görmüştür. Devrimci çevrelerle ilişki kurmuş, Lenin’le de tanışmıştır. Gorki, Rus edebiyatında gerçekçiliği (özellikle toplumsal gerçekçiliği) derinleştiren isimlerden biridir. Fakat onun gerçekçiliği kuru bir gözlem değil; insanın içindeki direnci ve yeniden doğma isteğini arayan bir gerçekçiliktir.

Bu incelemeye konu olan Mavi Bir Yaşamöyküsü yazarın çocukluk dönemiyle yoksulluk, umut ve insanın iç dünyasındaki değişim üzerine kaleme aldığı derin bir öyküsüdür. Gorki’nin genel edebi çizgisine uygun olarak, bu hikâye de hayatın sert gerçekleri ile insanın düş gücü ve özlemleri arasındaki çatışmayı işlemektedir.

Öykü, Mironov adında yoksul bir çocuğun dünyaya bakışını anlatmaktadır. Çocuk, çevresindeki iç karartıcı ve sıkıcı hayata rağmen, mavi rengi yani umudu, özgürlüğü ve hayal gücünü içinde taşımaktadır. “Mavi”, sıradan yaşamın üstüne çıkan bir ruhsal durumu ve güzelliğe duyulan özlemi simgeler. Hikayede çocuğun yaşadığı hayat, “defalarca okunmuş bir kitap sayfası gibi belleğe iyice yapışarak bıkkınlık veriyordu” cümlesiyle çocuğun yaşamına dair bakış açısını net bir şekilde göstermektedir. Çocuğun özgürce yaşamak istediği yer Paris’tir. Gorki, bu öyküsünde “mavi”yi bir yaşam felsefesi olarak sunmaktadır. Hayat karanlık ve zorluklarla dolu olabilir, ama insanın içinde “mavi” bir yer yani umut varsa yaşamın anlamı kaybolmaz.

Öyküde, Mironov’un aile ilişkisi ise sevgisizlik, ilgisizlik ve yoksulluk şeklindedir. Babası şaka yapmayı seven, neşeli ancak sürekli alkol alan bir adamdır. Mironov’a yaptığı yerküre ile hayallerini pekiştirmesinde motivasyonu olmuştur. Annesi ise sürekli babasıyla tartışan bir kadındır ve iletişimi çoğunlukla sert çıkışlar, bağırışlar, küfürler olarak görülmektedir. Babası bu çıkışlara genellikle sessiz kalmakta, nadiren karşılık vermekte, bazen özel, alaycı sözlerle karısını kızdırmaktadır. Annesi bazen bu sert çıkışlarını Mironov’a da karşı da yapmaktadır. Çünkü onu babasına benzetmektedir. Dolayısıyla, ailenin yaşamında annenin sıcaklığını değil, zorunluluğu hissedilmektedir.

“Düşünmek ne demek sen bilir misin ki? Düşünmek toz almak demektir. İşte sen de elinde bir bez, düşüncelerin tozunu alıyorsun, bez temizken kirleniyor. Seninle ben yeterince düşünmüşüzdür, Lidya…”,

Eşiyle (Lidya) bir tartışmasında babasının sarf ettiği bu cümle, babanın küçümseyici ve bıkkın bir tonunu yansıtmaktadır. Karısının düşündüğünü sandığı şeylerin, aslında temizlik yapmaktan farksız, boş bir uğraş olduğunu ifade ederek, düşünmenin değerine değil, yüküne işaret etmektedir.  Nasıl ki toz alırken bez temizdir ama iş bitince kirlenir, düşünürken de insanın zihni önce berraktır, ama sonunda kirlenir, yıpranır ve ağırlaşır. Bu aynı zamanda Rus toplumundaki alt sınıf insanın umutsuzluğunu yansıtmaktadır. Bu söz, sadece karısına değil, hayata bir sitemdir.
Yorgun bir adamın, düşünmekten vazgeçişinin, hayal kurmayı “kirlenmek” sayışının ifadesidir.

Mironov’un anne ve babasının ölümü, mavi hayallerinin hareketlendiği yerdir.  Babasının ölümünden dört yıl sonra özellikle annesiyle yaşadığı zaman onun için iyice zor olmuştur. Annesi öldüğünde “Daha fazla yaşasaydı hayatı boyunca bana, Salak. Tıpkı babası diye bağırıp duracaktı” düşüncesi ölümüne üzülmediğini tam tersi sevindiğini göstermektedir. “Çünkü sarhoş bir anneyle geçirdiği dört yıllık zor ve utanç verici yaşam Mironov’u daha da içine kapanık yapmıştır.”  Annesinin ölümünden sonra özgürleşerek, hayal dünyasını daha da genişletmiş; yalnızca hayal kurmamış, kendi yarattığı karakterlerle konuşmaya, onların arasında yaşamaya başlamıştır.

Öykünün önemli karakterlerinden boyacı Kallistrat, Mironov’un bilinçaltında şekillenen bir özgürlük figürüdür. Kasaba halkı tarafından “deli” olarak görülen bu adam, aslında kalıpların dışına çıkan, dünyayı farklı renklerle gören bir karakterdir. Mironov’un annesinin ölümünden sonra ortaya çıkması da tesadüf değildir; çünkü artık çocuk, iç dünyasında bir özgürleşme yaşamaktadır. Kallistrat’ın evin duvarlarına mavi renkte fantastik şekiller çizmesi, Mironov’un iç özgürlüğünün somutlaşmış hâlidir. Onun deliliği, aslında çocuğun toplumun dar kalıplarına başkaldıran hayal gücüdür. Hikayenin karakterleri arasında (Rozanov ve Kallistrat) geçen bu diyalog, öyküdeki düzenin, özgürlük çatışmasının küçük ama yoğun bir yansımasıdır:

Hey sen nasıl boyuyorsun öyle?

– Nasıl emredildiyse öyle boyuyorum, diye saygısız bir yanıt verdi boyacı. 

– Niye mavi?

Öyle dediler.

Sokağın görünüşünü berbat edecek.

Beni ilgilendirmez.

Ne aptallık!

-O da benim aptallığım değil. 

Rozanov, kasabadaki yerleşik düzenin, kuralların ve “normal” sayılan hayat anlayışının temsilcisidir. Onun için her şey ölçülü, tekdüze ve toplumsal kabul sınırları içinde olmalıdır. Mavi boya ve Kallistrat’ın resimleri ise bu düzene meydan okur. Kallistrat’ın yanıtları —“Öyle dediler”, “Beni ilgilendirmez”, “O da benim aptallığım değil” ise taatsizlik ve bireysellik doludur. Bu cevaplar, toplumun dayattığı uyumun karşısında duran özgür bir zihniyeti gösterir. Gorki burada, yaratıcılığın ve farklı olmanın “saygısızlık” ya da “aptallık” olarak görülmesini eleştirir. Rozanov’un gözünde “mavi” sokağı berbat eden bir renktir; ama Kallistrat için mavi, sıradanlığın duvarını yıkmaktadır.

Öyküde, Kallistrat karakterinin Mironov’a ismiyle değil de sürekli “öksüz” diye hitap ettiği görülmektedir. Bu hitap iki karakter arasındaki bağın sembolüdür. Kallistrat onu böyle çağırarak aslında “Sen de benim gibisin, yalnız ama özgürsün” der gibidir. Çünkü Kallistrat da tıpkı Mironov gibi toplumun dışına itilmiş, anlaşılmamış bir figürdür.
Dolayısıyla bu hitap acımanın değil, aynılığın ve ruhsal bir ortaklığın ifadesidir.

Öykünün geçtiği yer, küçük, dar, kasvetli bir evdir. Ev, sıradan bir Rus kasabasında ya da taşrada bulunur.Mekânın sembolik anlamı çok güçlüdür. Ev, ruhsal sıkışmışlık, fakirlik, dar düşünceyi, sonradan maviye boyanan ev ise bu kasvetten bir kaçış, içsel özgürlük arayışını simgelemektedir.

Öykünün sonunda Kallistrat, Rozanov ve diğer yan karakterler birer birer yok olurken, Mironov’un iç dünyası da çözülmeye başlar. Gerçekle düş arasındaki çizgi silinir. Öykünün sonunda Mironov’un akıl hastanesine kaldırılması, yalnızca bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiridir. Gorki, toplumun kalıplarına sığmayan her düşüncenin “delilik” olarak damgalandığına dikkat çeker. Çocuğun mavi düşleri, dünyanın katı gerçeğiyle karşılaşır ama o düşlerde bir hakikat vardır; o da insanın özgür olma isteği.

Öykü üçüncü tekil şahıs anlatıcı ile yazılmıştır. Yani dışarıdan bir gözlemci anlatır ama bu anlatıcı, karakterlerin iç dünyasına da girer. Zaman zaman Mironov’un düşüncelerine ve duygularına yaklaşır. Bu teknik sayesinde okur, olaylara dışarıdan tanık olur ama aynı zamanda Mironov’un iç dünyasındaki yalnızlık, hayal kırıklığı ve düşsel sığınma hissini de yaşar. Bu yönüyle anlatıcı hem gözlemci hem de empatik bir anlatıcıdır.

Sonuç olarak, “Mavi Bir Yaşam yalnızca bir çocuğun düşleriyle örülü bir öykü değildir; aynı zamanda insanın özgürlük, yaratıcılık ve anlam arayışına dair derin bir sorgulamadır. Gorki, Mironov’un mavi düşlerinde, toplumun dışladığı farklı bakışların aslında yaşamı güzelleştiren renkler olduğunu hatırlatır bize.
Okur, bu hikâyeyi bitirdiğinde bir çocuğun iç dünyasındaki maviye dokunarak içinde hem hüzün hem umut taşır. Belki de Gorki’nin asıl söylediği şudur: Gerçekler bazen gri olabilir, ama düşlerimizi mavi tutabildiğimiz sürece yaşamın bir anlamı vardır.