https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

“Böyle Devam Edemezsin”, kadınların görünmeyen direnişlerini, bastırılmış öfkelerini ve içsel dönüşüm süreçlerini anlatan öykülerden oluşuyor. Yazar, patriarkal düzenin gölgesinde şekillenen hayatlara, felsefi bir derinlik ve şiirsel bir dil kazandırıyor. Kadın karakterler karanlıkla çevrili olsa da her biri kendi ışığını bulmanın, kendine alan açmanın yollarını arıyor. Doğa, hayvanlar ve sessizlik bile bu anlatılarda bir direniş biçimine dönüşüyor.
Aşağıda, yazarla kitabın temaları, karakterleri ve yazma süreci üzerine gerçekleştirilmiş söyleşiyi okuyacaksınız.

Kitabınızdaki kadın karakterlerin çoğu karanlık, kırılgan ama dirençli bir hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu karakterlerin oluşum sürecinde sizi en çok etkileyen kişisel ya da toplumsal dinamikler neler oldu?

Öykülerimdeki kadın karakterlerin verdiği mücadelenin temelinde patriarkal sistemin dayatmaları ve bu duruma duyduğum öfke yatıyor diyebilirim. Çünkü eril bakış biçimi, üzerimizde uygulanmaya çalışılan kontrolün sonucu olarak bizden hep erkeklerin hedeflerini destekleyen pasif roller üstlenmemizi ve tüm yapıp etmelerimizde onların onayını almamızı bekliyor. Kadınların düşüncelerini, duygularını, isteklerini, dolayısıyla kendilerini gerçekte oldukları gibi var etmelerini önemsizleştiren hatta engelleyen, hiçe sayan bu anlayış değişsin istiyorum. Karakterlerimin içinde bulundukları kısıtlayıcı, zorlayıcı, karanlık durumlardan kurtulma çabaları, tanıdığım birçok kadının yaşama tutunma mücadelesinin bir yansıması olmasının yanında kadınlara hayatlarındaki kötü gidişleri iyiye çevirme noktasında bir umut, bir güç verme arzumu da içeriyor.

“Alacalı Kedi” öyküsünde okur, bir kadının şehirde var olmaya çalışırken karşılaştığı tehditleri, dayanışma anlarını ve yalnızlığı deneyimliyor. Bu öyküdeki atmosferi ve kadının içsel dönüşümünü nasıl kurguladınız?

O öyküde, şiddete uğrayan ve canını kurtarmak için evden kaçmak zorunda kalan bir kadının, gittiğinde kendini güvende hissedebileceği bir yer yoksa neler yaşayabileceğini düşündüm. Karakterin karşılaştığı durumları kurgulamak, geçmişte yaşadığım, bir şekilde tanık olduğum ya da duyduğum gerçekliklere dayandığından, bu toplumda yaşayan biri olarak ne yazık ki zor oldu diyemeyeceğim. Karşınızda fiziksel olarak direnmenizin imkânsız olduğu bir güç varsa ve elinize ola ki bir fırsat geçebildiyse mantıklı olan tek şey kaçmanızdır. Öyküde böyle bir durumun gece yaşanmış olmasını seçmem ise bir kadın olarak dışarıda nelerle karşılaşılabileceğini bilmemle ve o anların atmosferini kurgularken kahramanın hislerini daha gerçekçi ve etkili yansıtabileceğimi düşünmemle ilgili. Bunun yanında kadın evden kaçmadan hemen önce yaşanan şiddeti, dikkatin tamamıyla karakterin dönüşümünde kalmasını sağlamak adına özellikle dillendirmediğimi belirtmeliyim.

Kitaptaki birçok öyküde doğayla insan arasında özel bir bağ kuruluyor; özellikle hayvanlar (kediler, atlar, kuşlar) simgesel olarak da işlev görüyor. Doğayı anlatırken kurduğunuz bu metaforik dilden biraz söz eder misiniz?

İnsanı nasıl doğadan ayrı düşünemiyorsak sanat için de doğa ve insan birlikteliğine ihtiyacımız var. Doğadaki unsurların simgesel yanları anlatım olanağı sunmasının yanında okurun zihninde yaratmaya çalıştığım etkiyi de yoğunlaştırıyor. Şöyle ki metaforlar anlam katmanlarını algı sürecine dâhil etmekle aslında sezgisel anlamlandırmayı da sağlayarak imge ile gerçeğin, özel olanla kavramsal olanın diyalektik birlikteliğini de oluşturuyorlar. Doğanın, çoğu kültürde varoluşu ve ölümsüzlüğü temsil etmesi, bana onun vermekte olduğu mesajları önemsememiz ve yaşamımızı buna göre şekillendirmemiz gerektiğini düşündürüyor. Bu bağlamda metaforik dili kullanırken yapmaya çalıştığım şey, hem düşüncemi biçimle açıklama hem de içsel özümü doğanın nesneleri yardımıyla görünür kılma çabası ya da doğanın iyi bilinen unsurlarından hareketle içimdeki az bilinene anlam kazandırma isteği.

“Böyle Devam Edemezsin” öyküsünde bir tür yüzleşme ve duygusal bir açıklık var. Bu öyküyü kitabın adı yapan şey neydi sizin için? Bu öykünün kitaptaki yeri ve yükü nedir?

Yaşamda olagelen bir takım durumlar, birer soruna dönüştükleri halde, bazen alışkanlıktan bazen bilinmeyene duyduğumuz çekincelerden ve bundan kaynaklı sözüm ona konfor alanımızdan çıkma korkumuzdan tepkisizce sürdürülüyor. O öykünün, tam da böyle olmamalı demekle dosyadaki çoğu öykünün anlamını karşıladığını düşünüyorum.

Yazma pratiğinizde felsefe eğitiminizin nasıl bir rolü var? Karakterlerin iç sesiyle kurduğunuz bağın derinliğinde, bu düşünsel arka planın izlerini görüyor muyuz?

Felsefe eğitiminin yazma sürecimdeki rolünü, resme başladıktan sonra gökyüzünün, toprağın, denizin, bitkilerin renklerini daha iyi fark edebildiğime benzetiyorum. Fakültede psikoloji ve sosyoloji bölümlerinden de dersler almış olmam, yaşam üzerinde yoğunlaştığım durumları da değiştirdi sanırım. Belki de bu yüzden görüntüler evreninden çok insanların iç dünyasına, yapıp etmelerinin arkasında yatan algı dayanaklarını anlamaya yöneliyorum. Sonuçta davranışlar, beden dillerinden edinebildiğim mesajlar ve gözlerden taşan ruh hallerine odaklanıyorum. Bir bakış, kendiliğinden beliriveren küçük bir mimik bana çok şey anlatabiliyor. Bu da karakterlerle daha içten bir bağ kurmamı sağlıyor.