https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Bir zamanlar Niğbolu’da düşmanı kana buladım, Anadolu’nun beyleri önümde eğildi; o günlerde rüzgâr bile iznim olmadan esemezdi. Atımın tınısı ulaşmadan önce varırdım menzile; düşman toplanmadan ben hükmü vermiş olurdum. Erzincan’da at sürdüm, Manastır’da ezan dinledim. Konstantiniyye’yi dört yandan sardım. Şimdi, çatlağı rutubetten kabarmış taş bir odada kaftanımın üstünde oturuyorum. Sahip olduğum tek varlık, parmağımdaki yakut yüzük. Başım, taş kadar ağır.

Çatlamış duvara bakıyorum. Hızla inen ne varsa, ardından iz bırakıyor. Benim gibi. Birleşen düz çizgiler Sivas’a benziyor, içinden geçen başka onlarca çatlak yakıyor onu, ortasında kırmızı bir leke, oğlum, Ertuğrulum. Biri tek başına başka tarafa gidiyor, filler karşısında tepişirken ardında tek adam kalmayan koca Sultan’ın esaret yolu… İhanet edenler öbür yana toplaşmış. Hepsi bir başka yenilginin izi. Taşın içi uğulduyor bazen. Bir ordunun ayak sesi, sancaktarın yere düşüşü, bir çerinin son nefesi…

Ne vakittir buradayım bilmiyorum. Pencereden vuran ışıkla günün doğduğunu anlıyorum, o kadar. Yakup’un ahını mı yaşıyorum, hırsımın bedeli mi bu? Işık, pencerenin üst kenarından duvarı yalayıp yere düşüyor. Kafamdaki düşünceler havada dans eden toz zerrelerinden fazla. Bu görkemli sarayın en karanlık odasına kapatılırken içimde ne korku vardı ne hırs. Sadece boşluk. Düşmanımla göz göze geldiğim ilk andan beri biliyorum, ikimize bir cihan fazla. Sahip olduğumu sandığım dünyanın kaybedeni oldum.

Ölmemek daha ağır geliyor. Savaştığı toprakta şehit düşen babanın esir kalan oğlu…
Bir kılıç darbesi, bir ok, her gün kendi gölgene çarparak yaşamaktan daha fazla yaralar mı canı.

Dün gece rüyamda büyük oğlum Süleyman’ı gördüm. Atının üstünde bana doğru geliyordu. Elini uzattı, “Baba,” dedi. Uyandım, karanlık odada, tek başıma. Elim hala rüyada, uzanmış, boşluğa asılı kalmış.

Bir kuş ötüyor dışarda, duvardaki çatlaklar bedenimi ağ gibi sardı, güneşin şavkı yüzüme vuruyor. Baharı mı müjdeliyorlar yoksa ölümün habercileri mi?