https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Biz balkonda oturuyorduk Memur Bey. Eşimle birlikte. “Eski mi deseydim acaba? Neyse ne, sanki ben biliyorum da ne olduğumuzu”  Hava kararmıştı. Sokak lambalarının aydınlığı vardı sadece. Sahil tarafı daha hareketli oluyor tabi de, buralar sessiz. “Çıplak ayaklarımızı balkon demirine yaslamıştık. Rüzgârla denizin kokusu geliyordu. Yan yana oturmuştuk. Birbirimize bakmıyorduk. Karanlığa, evlerin ışıklarına, karşı balkona bakıyorduk

Karşı apartmanda oturuyor Meral.  Bizim gibi beşinci katta o da. Evler hep bir örnek sitede.  Gece onlar da balkona çıkar. Bazen rakı kadehlerini, bazen çay bardaklarını kaldırıp selam veririz. Başka muhabbetimiz olmadı. “Hep karşıya bakıp yanımızdakiyle konuşuyorduk. Onlar parmaklarını birbirlerinin yüzüne sallayıp tehditler savururken biz elele tutuşup birbirimizi ne çok sevdiğimizi söylüyorduk. Ya da tam tersi

Ne bileyim Memur Bey ne desem yalan olur şimdi. Ara sıra tartışırlardı. Evin içini bilemem ama öyle dayak falan görmedim de duymadım da. Sesleri yükselirdi, bağrışırlardı, kesilirdi sonra. Akşamına rakı sofrasını kurarlardı balkona. “Boş biraların şişeleri yerdeydi. Cila niyetine çay içiyorduk biz. Dingindik.  Sabahki sorunumuzu çözmüş, uzlaşmıştık. Fırtınadan sonraki sakinlik gibiydi. Kırılmış, dağılmıştık ama görüşümüz netleşmişti.”

Onların alt kat komşusunu tanırım ben. O dediydi çok ayrılıp barışmış bunlar. Birbirlerine ağızlarına geleni söyleyip, sonra kuyruklarını kıstırıp dönüyorlarmış geri.  Nasıl bir şeyse artık. Bir kere iki yıl ayrı kalmışlar, bazen aylarca. Sonra gururu, inadı boş verip barışıyorlarmış. İşte aşk mıdır, aptallık mıdır bilemem. İkisi aynı bana sorarsan da… “Ama geçiyor ki acısı. O ilk öfke devam etmiyor. Külleniyor. Yerini özlemin ateşi alıyor. Özlem azalmıyor da yakıyor içini. Ne yapacaksın geri dönüyorsun. Deliyse benim delim. Ben de onun delisi. Bizi bizden iyi kim bilecek. Biz de döndük kaç kez.”

Her akşam gibiydi. Ayıptır söylemesi kızartma yapmıştım. Sever benimki. Masayı topladım. Baktım Meral balkonu yıkıyor. Bira açtık. Ama vallahi sarhoş olmadık. İki biradan ne olacak? Kocası masayı hazırladı. Tekrar bir baktım rakı tokuşturuyorlar. “Alışveriş listesi yapıyorduk biz. Yoğurt, kürdan…”  Bir an sonra kocası Meral’in saçını okşuyordu. Meral elini itti. “Markete sen gideceksin, ben gideceğim tartışması çıktı aramızda.  O kasiyer kız ona yiyecek gibi bakarken o tek başına gidemez elbette. Ne münasebet.”  Adam ayağa kalktı. Sesi duyulmuyordu ama Meral’e doğru eğilmiş, konuşuyordu. Meral geriledi biraz.  “Biri vardı. Öyle hissediyordum. Sezgilerim güçlüdür benim. Beni sevdiğini ispat et. Hadi ispatla. Dedim.

Sigarasını yakarken Meral’in yüzünü görür gibi oldum. Yok, Memur Bey balkon ışıklarını yakmıyoruz. Sivrisineklerle baş edilmez. Salonun ışığı yetiyor. Neyse işte ağlıyordu sanki. Bence sevdiğine inanmıyordu adamın. Sevilen kadın hisseder. Sonra Meral ayağa kalktı. Balkon demirlerine tutunup gökyüzüne baktı. Biraz dışarı sarktı bunu yaparken. Kocası başını ellerinin arasına almış oturuyordu. Eminim çünkü biz susmuştuk. Konu bitmişti. Sessizlik olmuştu ve karşı balkona bakıyorduk. “Ayrılalım o zaman demişti. Madem sevdiğime inanmıyorsun ayrılalım.” Meral düşüverdi balkondan. Yok, kocası kalkmadı. Düştü mü, atladı mı bilemem ama kendisi yaptı. Öyle külçe gibi değil ama. Kurusun diye asılmış bir gömleğin mandaldan kurtulması gibi. Böyle salına salına indi. Belki dediğiniz gibi küt diye düşmüştür Memur Bey. Belki ben şoktan öyle gördüm sandım.

Rica ederim görevimiz. Yardımcı olmuşumdur inşallah. Elbette içeri bakabilirsiniz. Dedim ya hep birbirine benzer bizim evler. Benim evime bak Meral’in evini görmüş kadar olursun.