https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

1854 de İtalya’nın Masi kentinde doğan ressam Fausto Zonaro 1891 yılında İstanbul’a yerleşmiş veresimlerine hayran olan padişah II.Abdülamid tarafından 1896 yılında saray ressamı olarak görevlendirilmiştir. ‘Anne Sevgisi’ tablosunu ise 1900 yılındahaberini aldığı bir resim yarışmasına katılmak için tuval üzerine yağlıboya kullanarak çizmiştir. Zonaro resimde model olarak kız kardeşi Leonia ve küçük oğlu Faustino’yu kullanmıştır. Floransa kentinde yapılan resim yarışmasında birinci olan ‘Anne Sevgisi’ tablosu İtalya’da okul ve sanat kitaplarına kapak olmuş ve kartpostallarda kullanılmıştır. Resmin birincilik kazanması üzerine padişah II. Abdülhamid, saray koleksiyonuna dahil etmek için Zonaro’dan tablonun aynısını yapmasını istemiştir.

Tabloda, Zonaro şeker mi şeker bebeğine şefkatle sarılarakyanağına nazik bir öpücük konduran anneyi tam karşıdan gösteriyor bize.  Anneyi boydan görmesek de oturuyor olduğunu anlıyoruz. Minik yavru annesinin kollarında güvende. Dikkatle baktığımızda, bebeğin başının annesinin onu öpmek için eğdiği başından hafifçe yukarıda olduğunu görüyoruz. Anne sevimli yavrusunu öperken adeta kendinden geçmiş, gözlerini kapatarak onu derinlemesine duyumsuyor. Pamukşekeri, annesinin kapalı gözlerine ve tamamen onu hissetmeye kanalize olmuş tavrına aksi bir tutum sergiliyor. Sağ omzumuzun üzerinden bebeklere has masum ama bir o kadar da meraklı bir ifade ile bizim bulunduğumuz ortamdaki bir nesneye bakıyor. Tüm yoğunluğunu verdiği bu bakış, bugün Dolmabahçe Sarayı’nın duvarında iki boyutlu bir çerçeve içinde duran tabloya derinlik boyutunu da kazandırarak onu bizim olduğumuz ortama taşıyor. Böylece tablodaki müthiş şefkati daha gerçek ve yakından hissediyoruz.

Zonaro’nun,sevgilerin en yücesini aydınlatan ilahi ışığı resme üstten geliyor. Bu yüzden alt taraftaki gölgeler üst tarafa göre daha yoğun ve üst kısmı ön plana çıkarıyor. Özellikle annenin dudaklarının bebeğin mis gibi süt kokan yanağıyla birleştiği yerin aydınlık kalmasını sağlıyor ve adeta bir odak noktası haline getiriyor. Üstten gelen ışığın, sevgi yumağı çiftin yüzüne düşmesi sayesinde Zonaro yüzlerdeki ifadeyi belirleyen yumuşak ışık-gölge oyunlarını yapabilmiş. Bebeğin üzerindeki örtü tablodaki en açık renk ve ışığı biraz da abartılı biçimde yansıtıyor. Adeta güzeller güzeli bir melek ya da annesinin taptığı tanrısal bir varlıkmışçasına anne sevgisinin yüceliğine atıf yapıyor. Annenin kıyafetinde gördüğümüz papatyalar ise saf ve temiz aşkı sembolize ederek Zonaro’nun savını güçlendiriyor. Ayrıca resme hareket ve estetik katıyor.

Resimdeki artı kısımların alanı eksi kısımların alanına göre çok fazla. Zonaro’nun bebek ve anneyi belirgin bir mekanakonumlandırmamış olması da eksi kısımları olabildiğince azaltabilmesine zemin hazırlamış. Ressam bundan yola çıkarak kompozisyonu alışılan dörtgensel alan yerine dikey eliptik bir geometriye konumlandırarak eksi kısımları olabildiğince kırpmış. Azaltılmış eksi alanlarda da dikkatimizi dağıtacak herhangi bir nesne olmadığından tüm algımız yoğun şefkatin üzerine yöneliyor.

Resimde, Zonaro’nun yaşadığı dönemde baskın olan sanat akımı empresyonizmin etkilerini görüyoruz. Bu akımın belirleyici özelliklerinden biri ressamın nesnelere biçim veren ve hacim etkisi uyandıran kesin çizgiler kullanmamasıdır. Yine de “Anne Sevgisi’ tablosunda sanatçının diğer eserleri  olan  “Dolmabahçe’de Gezinti” ve “Kayıkta Sefa” resmindeki kadar belirgin bir empresyonizm etkisi yok. Zonaro’nun bunu, resminde anlattığı ‘Anne Sevgisi’ temasını ikinci planda bırakmamak için yaptığını düşünüyorum. Zira sözkonusu sanat akımındaki ışık-renk betimlemeleri ve sanatçının izlenimini anlatma çabası zaman zaman temanın önüne geçebilmektedir. Ressamın, “Dolmabahçe’de Gezinti” ve “Kayıkta Sefa” eserlerinde empresyonist ifadeyi tuvale yansıtmak için gereken verimli koşulları kendisine sağladığını görüyoruz. Örneğin derinlik, empresyonist resimlerde sanatçıya izlenimsel betimleme yapmak için verimli bir zemin hazırlar. Bu iki resminde de Zonaro ufuk çizgisine kadar resmedebileceği uçsuz bucaksız derin birmanzaraya ve anlık izlenimlerini yaratacak olan günışığına sahiptir.

Zonaro’nun, inceleme konumuz olan ‘Anne Sevgisi’ resminde papatyaları sembol olarak kullandığını söylemiştik. Aynı şekilde bir Rönesans dönemi eseri olan Leonardo Da Vinci’nin ‘Karanfilli Madonna’ isimli resminde de karanfil çiçeği sembol olarak kullanılmıştır. Bir diğer benzerlik ise‘Anne Sevgisi’ tablosunda da tıpkı Rönesans resimlerinde olduğu gibi tamamlanmış bir kompozisyon olmasıdır. İlaveten ‘Anne Sevgisi’ tablosunda resmedilen kişilerin izleyiciye olan mesafesi de –olması gerekenden daha yakın olmakla birlikte-

Rönesans Klasisizm’ine yakın. Ancak arada ciddi farklar da var tabii. Rönesans dönemi resimleri ağırlıklı olarak sınırları belirleyen desenle (çizgi) ifade edilirdi. ‘Anne Sevgisi’ tablosunun ifadesinde ise Zonaro, yaşadığı dönemin baskın üslubu olan empresyonizmin etkisindedir ve bu yüzdenbelirleyiciliği ortadan kaldırmıştır. Yine rönesans dönemi tablolarında fark edilen simetri kaygısı, resmi genellikle üç adımda ufuk çizgisine taşıyan derinlik katmanları ve dini tema‘Anne Sevgisi’ tablosunda yok.

Batılı bir ressam olan Zonaro’nun İstanbul’da bulunduğu yıllarda Osmanlı yaşamını anlattığı bir çok resim çizdiğini düşünürsek, onun genel tarzı için üslupta empresyonist temada oryantalist ifadesini kullanabiliriz. Ressamın, bir annenin, oğlunun derslerine gazlambasının ışığında yardım edişini anlattığı “Akşam Dersleri” tablosundaki ışık-gölge yoluya ifade tarzı 17. yüzyıl barok tarzını anımsatır. Zonaro’nun anne sevgisini anlatan diğer eserleri ise yine empresyonizmin etkisinde resmedilmiş olan “Anne ve Kızı Salıncakta” ve “Anne ile Oğul” isimli tablolarıdır.
 
Kaynaklar:

  1. Saray Ressamı Zonaro’nun “Anne Sevgisi” (Skylife Dergisi, Ağustos, 2014)
  2. Resim Okuma ve Üslup Tarihi eğitimi notları. (Prof. Dr. Kemal İskender / Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi – Sürekli Eğitim Merkezi)