https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Bir yazar için zaman ne demektir?
Yazmak çok zaman alan bir uğraş. Bu nedenle de zaman en önemli, en kıymetli şey. Hele de bir başka işle uğraşıyorsanız. Hele de kadınsanız. Ev, eş, sorumluluklar ve bunun gibi şeyler.Üstelik artıkgeçmiş dönemlerin yekpare zamanlarından eser yok, çok parçalı her şey. Neyse ki ben zamandan çalmayı öğrendim.
Yazarken belirli bir teknik gözetiyor musunuz?
Teknik soğuk bir sözcük biliyorum ama o olmadan yapıt anlamlı, bütünlüklü, derin ve estetik olamaz. Duyguyla bile yola çıksanız ki öyle çoğunlukla, salt duyguyla bir öykü, roman, şiir yazılamaz. Salt düşünce ile de yazılamaz. Onlar sadece adım atmamıza neden olurlar.Teknikise metni oluşturmak içingerekenbir matematiktir. Bu yüzden onu gözetmemek mümkün değil. Bunu çok önemseyenlerdenim ben. Elbette bakış açısı, dil ve olay örgüsü öğeleri içinfarklı edebi tekniklerden yararlanıyor, onları kullanıyorum.
Bir romanın başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir?
Ne anlatıldığı kadar nasıl anlatıldığı diyelim. Bu durumda da devreye olmazsa olmaz bir değil, birden fazla şey giriyor. Öncelikle metni parlatan yaratıcılık, yaratıcılıkla eşdeğerde zaman, mekan, atmosfer, karakter, dil öğelerininiyi işlenmesi, anlatımın inandırıcılığı, doyuruculuğu.
Kendinizi yazmak için şartlandırır mısınız? “Günde şu kadar yazmalıyım” gibi; yoksa fikirleriniz geliştikçe mi yazarsınız?
Ben kararlılıktan ve süreklilikten yanayım. Biraz ders çalışır gibi de diyebilirim. Evet günde şu kadar yazmalıyım veya her gün beş sayfa yazmalıyım gibi.Yoksa ipin ucu kaçar. Dış dünya çok hain, bizi çeşitli şeylerle avlıyor durmadan.
Yazmaya başlamadan önce bir toplumsal mesaj düşüncesi ile mi başlarsınız yoksa bu yazarken şekillenebilecek bir durum mudur?
Toplumsal mesaj düşüncesi ile başlamam.Her zaman da toplumsal bir sorun olmaz zaten yazacağım konu. Bireysel bir açmaz da olabilir. Ne var ki benim mutlaka dert edindiğim bir mesele gelir yerleşir yazılana.
Hayalgücü sınırlarını zorladığınızı hissedip bunun toplumsal yargılarla ters düşebileceğini hissettiğiniz oldu mu? Eğer hissettiyseniz sildiniz mi yazdıklarınızı?
Hayıröyle hissetmedim ve silmedim hiç. Toplumsal yargılarla ters düşmek sorun değil benim için, anlatmak istediğini toplumsal yargılar yüzünden anlatmaktan vazgeçmek sorun asıl. Neyi, nasıl anlatmak istiyorsam öyle de yazıyorum.
Şu an hazırladığınız bir kitap var mı?
Şu an bir tiyatro oyunu yazıyorum, o bitince de bir romana başlayacağım.
Galapera Kültür ve Sanat Derneğini açmak aklınıza nereden geldi? Neden?
Galapera’yı 2006 yılında giderek çölleşen kültürel ve sanatsal bir ortamda okurlarla yazarları bir araya getirmek, edebiyat etkinlikleri yapmak için kurdum. 8 yıl boyunca da edebiyat söyleşileri, öykü günleri, edebiyat okumaları ve şiir akşamlarıyla sürdürdük bu etkinlikleri. Selçuk Baran öykü ödülü düzenledim. Daha sonra da yazı atölyeleri ve sanatın diğer dallarıyla ilgili atölyeler yapmaya başladım.
Yılların birikimini belki kendi zamanınızdan çalarak gençlerle paylaşıyorsunuz başarılı öykücüler yetiştiriyorsunuz. Yazmak için gerçekten ciddi bir eğitime gerek var mı?
Elbette var. Bu eğitim edebiyattan, edebiyat yapıtlarından alınır öncelikle. En ciddi eğitimdir bu. Bizi başka yazarlar yetiştirir, onlardan öğreniriz. Okumadan yazılamaz çünkü. Beraberinde yazı atölyeleri de daha önceki sorularda söz ettiğim tekniklerin yazılanlara uygulanmasıyla epeyce katkı sağlarlar. Bu bilgi ve paylaşım ortamında yol daha çabuk kat ediliyor kanısındayım.
Yolun başında olan yazar adaylarımıza tavsiyeleriniz neler?
Klasik bir öneri olacak, lâkin böyle bu: Çok okumak, yazmaya cesaret etmek, çok yazmak, denemek, aceleci olmamak, kolay vazgeçmemek ve yaratıcı olmayı hedeflemek. Bir başka deyişle hazır dile, hazır gerçekliğe yaslanmadan sürdürmek yazı yolculuğunu.