
Zehra Güngör, etkileyici anlatımı ve güçlü karakter inşasıyla edebiyat dünyasında derin izler bırakmaya devam ediyor. Patetik Sonat’ın ardından gelen son romanı Beni Rahat Bırak, geçmişin travmalarını sırtlamış insanların, savaşla parçalanmış hayatlarını yeniden kurma çabasını merkezine alıyor.
Köklerinden koparılmış, aidiyetle yabancılık arasında sıkışmış insanların hikâyeleri bu kez bir köyde kesişiyor. Güngör; göç yollarında kimliğini, adını, geçmişini kaybeden ailelere; içsel yaraları kadar yaşadıkları coğrafyanın da yorgunluğunu taşıyan insanlara ses veriyor. Bu roman, yalnızca bireysel hikâyeleri değil, toplumsal belleği de kurcalayan bir ağıt, bir direniş metni aynı zamanda.
“Biz topraklarımızdan koparılmışız. Biz izin vermezsek kaderimiz hayatlarımız üzerinde kumar oynayamaz,” diyen anlatıcı, bizi içten içe sarsan bir gerçekle baş başa bırakıyor: Barış istemeden yaşamak mümkün değil. Beni Rahat Bırak, barışa duyulan hasreti, affetmenin zorluğunu, öteki olmanın ağırlığını derinlikli ve şiirsel bir dille aktarıyor.
Zehra Güngör, gazetecilik ve iletişim alanındaki donanımını edebiyatın büyüleyici diliyle harmanlayarak, yine sarsıcı bir romana imza atıyor. Gerçeği göz ardı etmeyen, insanı yargılamadan anlamaya çalışan bu roman, okuruna unutulmaz bir yüzleşme ve yeniden düşünme deneyimi sunuyor.
Yaralı insanların bir araya geldiği bu sessiz ama güçlü köyde, her satır, her karakter bize şu soruyu fısıldıyor: “Birbirimizi affetmeden nasıl iyileşebiliriz?”