
“Yazmaya koyulmalıyım. Başka çıkışım, yolum, çarem yok. Benim gibi kadınları böyle böyle sıkıştırıyorlar işte evlere, işyerlerine, bankolara, merdiven silmelere, sessiz bekleyişlerle asansörlere, suratsızca market kasalarına, beyaz gömlek siyah etekli toplantı odalarına, bacaklar sımsıkı bitişik jinekolog muayenelerine, kabarmayan kekler, köpüksüz kahveler, dibi tutmuş pilavlarla mutfaklara, akşam serinliğinde sulanan saksı çiçekli zigon sehpalı salonlara, ‘Ela, Lale el ele.’ heceleyerek çocuk odalarına…” s.37
Ceviz Lekesi, on dört kısa öyküden oluşan bir ilk kitap. İlk adım, her yazarın unutulmazı, yolculuğunun temelidir. Bu yolculuk süresince dil, üslup, kurmaca unsurları ister istemez değişime uğrar. Kimse başlangıç noktasında kalmamıştır ancak ilk adım yazarın kendisiyle yolculuğuna uzun süre devam eder. Yazarın temel referanslarından birini oluşturur. Selva Ezgi Yücel ilk adımlarını gayet sağlam biçimde atmış, sonrasının başarıyla geleceğinden kuşkum yok. Hem öykü kurmacası hem dil ve üslup açısından oldukça başarılı öykülerle yazın hayatına girmiş.
“Sessizce kalkıp koridordaki pencerenin önünde sigara içip rüyalarımı yazardım. Şeyma okuyup,’Bir yazardan tek eksiğin bir kitap.’ derdi.” s.35
“Yazmaya koyulmalıyım. Başka çıkışım, yolum, çarem yok.”s.37
Selva Ezgi Yücel, Ceviz Lekesi’yle öykülerin alt metnine hayata bakışını göze sokmadan ama ince ince işleyerek gelecek adımlarının daha da büyüyeceğini gösteriyor. Ana kahramanları hemen hemen her öyküde kadınlar olan ve gerek bireysel gerekse toplumsal ilişkilerinde kadın olmayı vurgulayan öyküler okuyoruz. Ceviz lekesi bir yazgı gibi avuçlarda dururken bir yandan da umut vermeyi ihmal etmiyor. Gonca’nın avucunda leke durur ancak doğum sancısını çektiği kızı onun gelecek için umududur. “Ceviz lekesi bile geçer ya, ama geç ama erken. Aymamış gün var mı?” derken de “Bu hikayeyi bu sefer yazacağım…” derken de umuda tutunuyor yazar.
Birçok öyküde özgürleşme aracı olarak yazmayı tercih eden, hikayeler peşinde koşarak mutluluk ve sığınacak bir liman arayan karakterler görüyoruz. Mutluluk günlük hayatlarında, kendi hikâyelerinde silik bir anıdan ibarettir. Birçok öyküde kocalar da… Kaçış yaşamlarının her anındadır. Arınma öyküsünde Leyla, saçlarını keserek evlendirilmekten kaçarken Ceviz Lekesi öyküsünde Gonca ve Ali, Ali’nin öz babasının akrabalarından, Gökkuşağında İnecek Var öyküsünde Sevgi hamilelikten, Uzlaşma öyküsünde Leyla ise kısa süreliğine de olsa yaşadığı hayattan kaçar.
Bir yıl sonra da ikinci Hacali’ye vardı. ‘Eh, Gülsün’ün yerine Gülsün, Azrail ettiğinden bulsun!’ dediler.” s.9
“Oldubittiye gelmişti, kahvem içilmiş, verilmiş gitmiştim.” s.13
“İstasyon şefi Metin Gürer ile evlenip bu eve gelin güvey girdiklerinde on dokuz yaşındaydı.” s.16
Yazarın evlenmeyi birkaç öyküde kullanması da dikkat çekici. Mutsuz yaşamların önemli bir kısmının nedeni sayılıyor “evlenmek”. Sevmeden, tanımadan evlenmenin kadını edilgen bir konuma itişine de vurgudur aynı zamanda. Evlenmek/evlendirilmek meselesinde kadının isteği ve tercihinden çok erkek egemenliğine geçişini eleştirel bir yapıda sıklıkla kullanıyor yazar. Kadının öznesi olduğu bu durumdaki edilgenliği açısından toplumun her kesimine bir isyanın sesini hissedebiliyoruz ki bir öyküde önce annenin sessizliğine isyan edilirken saçlarını keserek tepkisini dillendiren karakterin annesinin ikna olmasıyla da kaderini değiştirebiliyor. Burada anne hem kaderin hem umudun taşıyıcısıdır. Bozkırın yaşama ve tercihlere etkisi de önemlidir öykülerde. Karakterlerin kaderlerini belirleyen büyük şehirlerden uzakta ve uzağa özlemle geçen bozkır yaşamıdır.
Yücel, Ceviz Lekesi özelinde, öykülerinden yola çıkarak kadın sorunlarının temeline erkeği koyarken çözümün merkezine de kadının kendisini yerleştiriyor, diyebiliriz.
“Hep ketum bir kadın oldum, aldatan da bana anlattı, aldatmaya kıyamayıp terk eden de…” s.35
Aldanma ve aldatılma da önemli bir yer husus olarak dikkat çekiyor öykülerde. Kadın aldatılan, aldanan ve sonunda zincirlerini kırarak özgürlüğe uçmak isteyendir.
İlk öykü kitabı olmasına rağmen yazı dünyasına uzak bir isim de değil Selva Ezgi Yücel. Dergiler, atölyeler, dergi editörlüğü gibi işin mutfağında önemli bir zaman geçirdiğini görüyoruz. Bu da dilinin hemen dünden bugüne gelişmediğini, zaman içerisinde çalışarak, emek vererek bu noktaya ulaştığını gösteriyor. Bu tür bir emek her zaman karşılığını bulmuştur, bulacaktır.
“Hayatın kendisi gibi bazen güldüren bazen hüzünlendiren ama her zaman düşündüren öyküler… Ceviz Lekesi’ni okurken, sıradan anların ardında saklanan derin duygulara, gözden kaçan küçük detaylara ve insanın en yalın haliyle yüzleşmesine tanık olacaksınız. Her öyküde kendinizden bir parça bulacak, bazen sıcak bir gülümsemeyle bazen de kalbinizin derinliklerine dokunan bir hüzünle sayfaları çevireceksiniz.”
Arka kapaktan…
Künye:
Selva Ezgi Yücel, Ceviz Lekesi
Parma Kitap, Eylül 2024, Öykü, 83 s