https://www.yazi-yorum.net/wp-content/uploads/2020/06/hakkimizda.jpg

Dünyanın kaybettiği buymuş meğer… Bir virüs geldi ve insanları bir nefese muhtaç etti. Virüs ile sarsılan beden nefes almakta zorlanıyor. Nefes için çırpınıyor,  sonunda bir makine yardım ediyor o nefese kavuşmasına. Herkes durup derin nefesler aldı, bazen endişeden nefesi sıkıştı, derinini alamadı. Nefesini (solunum cihazını) kendinden daha genç olan hastalara hediye ettiğine tanık olundu görmüş geçirmiş bedenlerin…

Ve bir isyanın; tüm eşitsizliklere, ırkçılığa, haksızlıklara karşı, otoritenin dizinin ezdiği tüm boyunların ortak sesi, sloganı da “nefes alamıyorum” oldu…

Ne büyük tesadüf değil mi… Sanki doğaya uzanan koca insanoğlu eli bumerang gibi dönüp kendini boğmuyor mu…

Oysa uzun zamandır zaten nefes alamıyorduk… Şehirli insanın zevklerine ulaşmak için tükettiği bedenini iyileştirmek için, kadim öğretilerin ışığında nefes çalışmaları yapılır olmuştu.  Hangimiz ciğerine huzurla, gönül ferahlığıyla nefes dolduruyordu ki. Hangimizin durup, aldığımız nefesin tadını çıkarmaya, mucizeviliğine şükretmeye zamanı vardı…

Şimdi bir nefeslik mesafe yaklaşmaya aç olacağız, yaklaşamayacağız sevdiğimiz yüzlere. Maskelere bırakacağız gülüşlerimizi ve mimiklerimizi… Daha uzun bir süre kaçacağız birbirimizden, 1 metrelik çember uzağında olacak belki yaslanmak istediğimiz omuz…

Haksızlıklar denizinde ve tüketmek denen deli akan nehirde boğulurken anlamıyorduk. Ama nefes alamıyorduk… Şimdi farkında mıyız? Nefes alabiliyor muyuz? Gerçek anlamda nefes almanın ne demek olduğunu anladık mı? Ya kıymetini? Peki düzene karşı çıkmaya cesaretimiz olacak mı, nefesimizin kıymetini bu kadar  anlamışken ve en ufak karşı çıkmada nefesimize basılacakken????